menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KKTC’de liyakatsizlik girdabı: Umudu ve geleceği yutan sessiz felaket!

10 6
18.04.2025

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bir genç düşünün… Yıllarını okuyarak, çalışarak, kendini geliştirerek geçirmiş. Yurt dışında iyi bir üniversiteden mezun olmuş, ülkesine hizmet etmek için büyük hayaller kurmuş. Ancak geri dönüp baktığında karşılaştığı tablo, umutlarını paramparça ediyor. Çünkü KKTC’de liyakatli olmak yetmiyor. Torpilin yoksa, bir siyasiye yakın değilsen, kamuda iş imkanın yok. Bu ülke, en nitelikli evlatlarını dışarıya iterken; sadakatini liyakatin önüne koyanları alkışlıyor... İşte bu yüzden, yurt dışında eğitim almış binlerce genç geri dönmek istemiyor. Çünkü onları bekleyen şeyin, sadece dışlanmak, görmezden gelinmek ve sistemin dışında bırakılmak olduğunu biliyorlar ve ülkelerini çok iyi tanıyorlar artık...

“Eğitimimi tamamladım. Alanımda en iyi okullardan mezun oldum. Ülkeme dönüp katkı sağlamak, çalışmak istedim. Ama baktım ki çalışacağım kurumun başındaki kişi, o işi nasıl yaptığıyla değil, kime ‘sadık’ olduğu ile orada. Münhale bile çıkılmadan, sınavlar yapılmadan, ‘torpili olanın’ kadrolara yerleştirildiğini gördüm. Kendi ülkemde, kendi mesleğimde hakkımı alamayacaksam, neden döneyim ki?"

Yurt dışında eğitim görmüş, çalışkan ve umutlu bir genç kadının sözleri bunlar... Her gün, bu cümleye benzer onlarcası ifade ediliyor, KKTC gençliğinin yurt dışında yankılanan vicdanlarından... Bu sözler bir dramı değil, artık bir toplumsal kaderi anlatıyor. KKTC’de liyakatsizlik öyle bir düzeye geldi ki, ülkenin en büyük değeri olan gençliği bile bu adaya yeniden dönmekten vazgeçiriyor...

KKTC’nin en büyük yapısal sorunlarından biri olan kamudaki liyakatsizlik, artık sadece bir yönetim zaafı değil, toplumsal çöküşün en önemli sebeplerinden biri haline gelmiştir. Her kademede, her kurumda, her sektörde giderek derinleşen bu sorun; yalnızca günü kurtarma üzerine kurulu siyasi anlayışın en yakıcı sonucudur. Ne yazık ki bugün KKTC gerçeği şudur: Kamuda liyakat yok! Ve bu eksiklik yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu zehirleyen bir kısır döngü yaratıyor.

KKTC’de kamu yönetimi, çürümüş bir yapının içerisine sürüklenmiş, liyakatin zerresi kalmamış, partizanlık ise kural haline gelmiş durumda. Yalnızca sağlıkta ya da eğitimde değil; yerel yönetimlerden bakanlıklara, üniversitelerden medya kuruluşlarına kadar her kurum, "kimin adamı olduğuna" göre şekilleniyor. Kamu, ehliyetli değil, sadakatli olanların yükseldiği bir sahneye dönüşmüş durumda.

Kamu kurumlarına yapılan atamalarda bilgi, deneyim, ehliyet ve ahlak yerine; parti sadakati, siyasilere yakınlık, biat ve kişisel ilişkiler esas alınıyor. Üst atamalar, üçlü kararname sistemiyle yapılıyor şeklinde görünse de, her hükümet değişikliğinde koltuklar da el değiştiriyor. Bu sistemde makamlar birer ödül gibi dağıtılıyor. Böyle bir düzende liyakatli bireyler sürekli dışlanırken, liyakatsiz kadrolar kurumsal yapının merkezine yerleşiyor.

Ortaya atılan çoğu iddiada; örneğin kamu sağlık hizmetlerinde, yöneticilik vasıflarına sahip olmayan kişilerin dahi, yalnızca siyasi ilişkileri sayesinde, kritik pozisyonlara getirildiği, liyakatsiz personel istihdam edildiği sürekli dile getiriliyor. Tüm bunlar hasta bakımını, çalışan motivasyonunu ve genel hizmet kalitesini, çok ciddi şekilde zedelediği de biliniyor. Eksik yönetim anlayışı, kronik ihmalleri doğuruyor; hasta........

© Kıbrıs Postası