Okuyun, istediğiniz gibi yorumlayın ya da yorumlamayın…
Hiçbir yazım bahanesiz değil.
Duygusal bir insanım… Gerek yazılarımı yazarken gerekse ekranlardan konuşurken, duygusallık ceketimi üzerimden çıkarmam. Duygusallıktan uzaklaşırken bir anlamda yazımın ruhu yok olur.
Buna inanıyorum. Bazılarına göre bu yanlış olabilir. Ya da bazıları benimle hemfikir olabilir.
Neyse bugün size hikaye anlatır gibi kendi yaşanmışlıklarımdan iki olay aktaracağım.
Satır aralarına hiç sokuşturma yapmayacağım…
***
Denktaş bizi Büyükelçi Asaf İnhan’a yollamıştı…
Öğretmen Koleji’nde öğrenciyim. O zaman Öğretmen Koleji’ne öğrenci alımı, emekliye çıkacak öğretmenler ve olası öğrenci artışına göre olurdu.
Bizim sınıf 13 kişilikti. Dört kız, dokuz erkek. 13 uğursuz sayı derler ya… İnanmasak da bizim sınıf için uğursuz olduğu kesin. Haziran 1974’te mezun olduk, sınıfımızın yüreği insan sevgisiyle dolup taşan Gönyelili Osman Benli kardeşimiz, 20 Temmuz Barış Harekâtı sırasında, öğretmenliğe başlamadan Girne Dağlarında şehit oldu.
Kaldık 12. Meslekte ilk yıllarımızı yaşarken Avtepeli, çok iyi arkadaşımızı trafik kazasında yitirdik.
Sene 1973.
O yıllarda Türkiye’ye yüksek öğrenime giden herkese burs verilirdi. Verilen burs geri ödemesizdi.
Türkiye’ye gidenlere geri ödemesiz burs verilirken, Öğretmen Koleji’nde öğrenim görüp öğretmen olanlardan ödenen toplam burs miktarı, taksit taksit geri alınırdı.........© Kıbrıs Gazetesi
