menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KKTC’nin Deniz Mekânsal Planlaması’ndaki haklarımız: Vazgeçilemez ve yok sayılamaz

10 0
previous day

Rum yönetiminin hukuken tek taraflı olarak 2003 yılında Mısır, 17 Ocak 2007’de Lübnan ve 3 Şubat 2011’de de İsrail ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlama Anlaşmaları’nın geçerliliği ve bu anlaşmalar sonrasında parsellenen bölgeler Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan mevcut tartışma ve gergilimin temelini oluşturmaktadır.

GKRY’nin 2003 yılında Mısır ile yapmış olduğu MEB anlaşmasından sonra Kıbrıs Türklerinin rızasını almadan ilgili kıyı devletleri ile ortay hattı esas alarak MEB alanı belirlemiş ve sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adına MEB alanını 2004 yılında BM’ye bildirmiştir. Türkiye’nin mevcut kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri dolayısıyla Doğu Akdeniz’de hukuken sahip olduğu hakları yanında ayrıca KKTC adına tüm adanın etrafında Türkiye Petrolleri aracılığı ile de hak ve söz sahibidir.

GKRY, buna karşın Türkiye’nin kıta sahanlığını görmezden gelerek ilan ettiği parsellerde farklı enerji şirketlerine arama/sondaj yapması için ruhsat vermiştir.

Yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türkiye ile KKTC arasında kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması yapılmış ve akabinde KKTC ruhsat sahaları ilan edilmiştir.

Ancak süreç içerisinde bu ruhsat sahalarının en doğru biçimde ilan edilemediği, GKRY’nin ilan etmiş olduğu MEB alanının tamamını kapsamadığı ve böylelikle Kıbrıs Türk halkının hakları hilafında belirlendiği görülmüştür.

KKTC ruhsat sahaları belirlenirken coğrafi esaslara göre sınırlandırma yapılmaya çalışılmıştır. Sınırlandırma çalışmasında Karpaz burnu ile Greco burnu esas alınmıştır.........

© Kıbrıs Gazetesi