menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Günümüzden 101 Yıl Önce Lefkoşa’da Bir “Cinayet” ve Bir “İdam”ın Öyküsü…

7 0
yesterday

Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz, Kıbrıs’ın da aralarında olduğu nice müstemleke ülkelerinde “Esir Kampları” oluşturdu…

Bu kamplardan biri de varlığını halâ koruyan ve günümüzde “Gülseren Askeri Kampı” olarak bilinen Mağusa’daki kamptı.

İngiliz; Çanakkale, Hicaz ve Kanal cephelerinden er, onbaşı ve çavuş rütbesi ile esir aldığı Osmanlı Savaş Esirleri”ni, o zamanki adıyla “Karağulos” denilen bu kampta toplamış ve ilk esir kafilesini de 26 Ekim 1916 günü Mağusa limanına getirmişti…

Mağusa’daki Çanakkale Şehitliği, 1916 – 1920 yılları arasında bu esir kampında ya kötü yaşam koşullarına direnemeyip yenilen ya da kamptan kaçmaya çalışırken vurularak öldürülen “Osmanlı Savaş Esirlerinden günümüze kalandır.

Adalı Türkler bu esirlerle çok yakından ilgilenmiş ve hatta onları esaretlerinden kurtarmak için gizli bir örgütlenmenin çabasında da bulunmuşlardır…

Ancak bu gizlilik çok fazla sürmez ve Lefkoşa’dan Dr. Hüseyin Behiç ile Hasan Karabardak, Mağusa’dan da Ali Hüseyin Babaliki tutuklanarak, Girne Kalesi’nde hapsedilirler…

İngiliz yönetimi, tutukladığı kişiler arasında en çok, Dr. Hüseyin Behiç Bey’in isminin altını çizer…

1887 – Beyrut doğumlu olup Beyrut Fransız Tıbbiyesi’nden mezun olan Dr. Behiç, Müftü Raci Efendinin torunu Hasan Nesîb Bey’in de oğludur.

Bir seçimde “Kavanin Meclisi” için aday olmuş, az farkla kaybetmiştir de…

İşte İngiliz, dönemin önemli aydınlarından biri olan ve milliyetçi kimliği ile de dikkat çeken Dr. Hüseyin Behiçi takip altına alır…

Dr. Hüseyin Behiç Bey; alkole olan bağımlılığı, öfkesini kontrol edememesi, hırçın yapısı ve aşırı kıskançlık zaafları ile bilinmektedir…

Ol rivayet odur ki; İngiliz yönetimi, Dr. Behiç Bey’i ortadan kaldırmanın’ ince – kılcal damarlarını aramaktadır ve aranan damar da onu, ‘zaaflarından’ yakalamakta bulunur…

Henüz, sekiz yıllık evliliği vardır ve ‘zevcesi’ (Eşi) de kendisinden 14 yaş küçüktür… Evliliğe başladıkları 1916 yılında Doktor Behiç 29, eşi Fatma Hanım ise 15 yaşında idi.

Bir açığının yakalanması için takip edilen ve araştırılan yalnızca Dr. Behiç değil, genç eşi Fatma Hanım da kimi gözlerin iz sürümü altındadır…

O yılların en önemli geleneklerinden biri, kadınların, haftanın belli bir gününde topluca hamama gitmeleridir…

Ve Dr. Behiç’in‘ortadan kaldırılması’ için aranan ‘açık’, gencecik eşi Fatma Hanım’ın hamamda olduğu bir gün,........

© Kıbrıs Gazetesi