Elinde ‘şair’ lisansıyla gezen şairler
Bunca zulüm varken şairler neyin şiirini yazıyor diye düşündüğüm çoktur.
Ya da insan dediğimiz kıymet, her türlü insanilik yok edilirken.
Hakikat yok edilirken.
İçtenliğin bile sahtesi yapılabilirken.
Veya aç parantez, (yapay zekanın birkaç dakika içinde yazabileceği bir şiiri sen niye yazarsın?)
Hayır, öfkeli değilim şairlere.
Şiirle de dostum, şairlerle de.
Ama şairler bu soruları kendilerine sorsun isterim. Cevaplarını bana söylemelerine gerek yok, kendilerine söylesinler.
Şairlere yakışır istiğna.
Senden mi öğreneceğim kendime ne soracağımı?
Desinler.
Söyleyen şairse sesimi çıkarmam.
Fakat elinde ‘şair’ lisansıyla gezen sayısız şair var.
Kim veriyor ‘şair’ lisansını?
Bu sahtekarlık devrinde şair lisansının da sahtesi imal edilmiş midir?
Şüpheliyim.
Ucuz diye imal etmemiş olabilirler.
Hatta herkes kendi lisansını evinde, mahallesinde kendisi imal ediyor olabilir.
Bu faslı burada keselim.
Edebiyat Ortamı’na kaldığımız yerden devam edelim.
Ali Sali ve Mehmet Aycı’nın şiirleriyle başlıyor dergideki şiir faslı.
Mustafa Ruhi Şirin’in Mevlâna İdris Zengin için yazdığı ‘Biz Kimiz’de daha ziyade duruyorum.
“Islık çalabilirsiniz dilediğinizde/Ve Amerikasız bir dünya düşünmek serbesttir.”
“Çiçekçiden aldığı çiçeği/Çiçekçiye hediye eden” bir........
© Karar
