Alnı secdeye değmiyor mu?
İnsan kalitemizi ifşa eden göstergelerden biri arabalarımızdır.
İstisnası var mıdır bilmiyorum, bunu anlatmak için şöyle bir cümle kurabiliriz.
Araban kadar adamsın. Daha doğrusu arabanın markası kadar.
Arabanın markası düşükse düşük, yüksekse yüksek adamsın.
Arabanın markası askerdeki rütbe gibi etki yapar.
Ya da isimlerin bazen başına bazen sonuna eklenen tazim kısaltmaları gibi.
Arabasının markası yüksekse adamın adına Hz. R.A. veya K.S. gibi kısaltmalar ilave etmenize gerek yoktur. Marka aynı işlevi görür.
Aynı uygulamayı sosyetedeki bazı kadın zümreleri kendi aralarında yapıyor olabilirler.
Gerçi kadınlar otomobillerini kendilerinin bir uzantısı olarak görmekte erkekler kadar ileri gitmezler. Kadınların otomobillerinin değil de kocalarının markalarına önem verme ihtimalleri daha ziyadedir.
Bu cümleler gündemimde değildi. Prof. Dr. Ömer Dinçer’in kitabının (Devlet ile İnsan, Kapı yayınları) sonuna doğru bir otomobil faslı vardı. O fasıl bu cümlelerin kapısını açtı. Ömer Hoca’yı dinleyelim:
“Ömer Başbakanlık müsteşarı idi ve ülkenin en üst devlet memuru unvanına sahipti. Devleti ona işlerini daha etkili ve verimli yapabilmesi için makam aracı ve şoför vermişti. Eşi bu imkanlardan ancak müsteşarla birlikte iken yararlanabilirdi.”
“Ömer’in eşinin bir gün bulundukları ilçede tertip edilen bir toplantıya katılması gerekti. Toplantının resmi bir niteliği yoktu. Toplantıya gitmek için ulaşım imkanları aralarında tartışma konusu oldu. Ömer eşine bir taksi tutarak gitmesini tavsiye etti.”
“Toplantının yapıldığı günün........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Sabine Sterk
Stefano Lusa
Mort Laitner
Mark Travers Ph.d
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
John Nosta
Gina Simmons Schneider Ph.d