menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Göztepe’den Kızıltoprak’a doğru...

17 13
26.03.2025

“Sermet Muhtar’a kulak verip, hep birlikte Çiftehavuzlar’a doğru yürüyelim. Sağda İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu’ndan sonra ‘68-’69 eğitim ve öğretim yılında Göztepe Lisesi ismiyle açılan Fenerbahçe Lisesi var, benim de okulumdu.”

Göztepe semtinin Bağdat Caddesi’nden Şemsettin Günaltay Caddesi’ne kadarki bütün arazisi vaktiyle Tütüncü Mehmet Efendi’ninmiş. Ancak, nefes darlığı illeti yüzünden köşkünü ve topraklarını satılığa çıkartıp, hekimlerin tavsiyesiyle Büyükada’ya yerleşmiştir. Köşkünü Gazi Osman Paşa’nın zevcesi Zatıgül Hanım’ın satın aldığını biliyorum, topraklarıysa sayfiye hevesli ricâl arasında kapış kapış gitmiş. Bu da Göztepe’yi kısa sürede şehr-i İstanbul’un en kalabalık sayfiyelerinden birine dönüştürmüş, bakın daha Suâdiye yok.

***

Bağdat Caddesi ile İstasyon arasında kalan Göztepe bir erken devir sayfiyesi olarak inkişâf etmesine rağmen, İstasyon’un üstü hiç de öyle değil. Oralarda bir asra yakın sefâletin hüküm sürdüğü muhakkaktır. Çünkü, ‘93 Harbi’nde Tırnova’dan ve Eski Zağara’dan gelen yüz elli ile iki yüz arasındaki muhâcir hânesi, Göztepe İstasyonu’nu az geçince, hattın hemen üstündeki boş araziye yerleştirilmişti. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 21 / N / 1327 T., Dosya No. 1, Gömlek No. 34 ve Fon Kodu. DH.EUM.VRK olan kayıttan ise, 1909 yılında artık o mahallin Muhâcirin Mahallesi olarak isimlendirildiğini öğreniyoruz.

***

Yukarıdaki sefâleti başka bir yazıya bırakıp, şimdi aşağılardaki Âbid Paşa’nın köşküne girmek istiyorum. Âbid Paşa da kimdir demeyin, üstâdımız Sermet Muhtar’ın dedesidir. Paşamızın köşkü, Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi’nde, Servet Paşa’nın köşküyle Zülüflü İsmail Paşa’nın köşkünün arasında, on dokuz dönümlük bir arsa üzerindeydi. Âbid Paşa’nın kerimesi Fatma Kevser Hanım, devrin meşhûrâtından Ahmet Muhtar Paşa ile evlenmiş ve bu izdivâcdan Sermet Muhtar dünyaya gelmiştir. Sermet Muhtar’ın yazdığına nazaran, dedesi Âbidin Paşa’nın otuz iki odalı köşkü, dönemin muharrirlerinin sık sık uğradıkları, yiyip içtikleri ve sohbet ederek sabahladıkları bir edebiyat mahfiliymiş.

***

Sermet Muhtar’a kulak verip, hep birlikte Çiftehavuzlar’a doğru yürüyelim. Sağda İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu’ndan sonra ‘68-’69 eğitim ve öğretim yılında Göztepe Lisesi ismiyle açılan Fenerbahçe Lisesi var, benim de okulumdu. Onun yanındaki apartmanın altındaysa Nobel Kitabevi’ni anımsıyorum, her teneffüste lise birden sınıf arkadaşım Sinan Bıçakçı ile Nobel Kitabevi’ne uğrar, yeni ne çıktıysa alırdık. Ben birinci sınıftayken, seksen iki gün devâmsızlıktan birinci sınıfı çift dikiş okuduğumdan bahsettiğim ilk birinci sınıftır, Fenerbahçe Lisesi’nin karşısı Çiftehavuzlar’a kadar çayırlıktı, henüz Aryemehr Lisesi yoktu, aklımda yanlış kalmadıysa Aryemehr Lisesi ‘73-’74 eğitim ve öğretim yılında açılmıştı, ondan önceyse çayırlığın Bağdat Caddesi’ne doğru olan kısmı acemilere direksiyon dersleri veren bir kursun işgalindeydi. Şimdi, 205 numaradaki Tanyer Eczahânesi’nin önündeyim, eczahâne ‘61’den beri orada, benim unutulmazlarım arasına dahil olması kapısı yüzündendir, çünkü televizyonun “Uzay Yolu” dizisindeki hareket sensörlü kapı koca İstanbul’da sanırım bir orada vardı. Tanyer Eczahânesi’nin önünde Umur Bayrı’yı bekliyorum, Hazırcevap Sokak’taki dedesine gideceğiz. O vakitler Cumartesi günleri okullar yarım gündü, son iki ders de Selçuk Kısakürek’indi. Umur, okul çıkışında mutlaka dede dediği Celal Bayar’ı ziyâret ediyordu. Kızıltoprak Kent, Kadıköyü Süreyya ve Şaşkınbakkal Atlantik sinemalarındaki seansa yetişme telâşımın olmadığı Cumartesilerin birkaçında ben de Umur ile Celal Bayar’a gitmiştim. Köşkün her yerinde üst üste kitap yığılıydı, çünkü Celal Bayar sayılı mecânîn-i kütüblerimizdendi, o kitap dağlarını bir de Süleyman Demirel’in Tuzla’daki evinde görmüştüm. Umur, her defasında beni Celal Bayar’a, şaka yollu, “Dede, bu Taner komünisttir!” diye tanıtırdı, sâbık cumhur reisimizin kulakları pek iyi........

© Karar