Portekiz’in penceresinden Türkiye’ye bakmak
Lizbon’da birkaç gündür sokaklardayım. Sabah erken saatlerde başlayan yürüyüşlerim, şehrin kimi zaman yokuşlu, kimi zaman çatlak kaldırımlarla örülü yollarında uzayıp gidiyor. Binalar eski, boyaları solmuş, bazı pencerelerde çiçekler, bazılarında hiç açılmamış perdeler, çoğu kapıda senelerdir açılmamış kilitler…
Avrupa’nın merkezinden çok kenarını andırıyor bu şehir. Gözüm sürekli kapılara ve pencerelere takılıyor. Her biri, sadece mimari bir detay değil, aynı zamanda buradaki yaşamın sade, iddiasız ama dirençli halini anlatıyor.
Lizbon’da yoksulluk göze batmıyor ama hissediliyor. Bu bir açlık ya da sefalet hali değil, daha çok umudun düşük, beklentilerin sınırlı tutulduğu bir ekonomik daralma hali. İnsanlar aceleci değil, kalabalıklar yüksek sesle konuşmuyor, sokaklarda büyük vitrinler yok. Gösterişin yerini mütevazı bir gündelik hayat almış. Ve bu sakinlik, Avrupa’nın diğer başkentlerinden farklı olarak, sessiz bir yılgınlık duygusu da taşıyor.
Gezdiğim ülkelerle kendi ülkem arasında hep kıyasa giderim. Portekiz’in yakın tarihiyle Türkiye’ninki arasında bazı çarpıcı benzerlikler var.
1932’den 1974’e kadar iktidarda kalan Salazar rejimi, Avrupa’nın en uzun süreli otoriter yönetimlerinden biri olarak tarihe geçti. Bu dönem boyunca ülke, tek adam yönetimi, basının sansürü, sivil toplumun bastırılması ve dış dünyaya kapanmayla tanımlandı. Ancak bu otoriterlik, bizde alışkın olduğumuz türden yüksek sesli, gürültülü bir baskı değildi. Daha çok, halkın yavaş yavaş susturulduğu, konuşmamayı içselleştirdiği bir yönetim tarzıydı.
Malumdur ki Türkiye’de otoriterleşme deneyimi daha çatışmalı bir çizgide ilerledi. Darbeler, bildiriler, meydanlar ve zaman zaman şiddet… Bizde rejim değişiklikleri, toplumun hafızasında güçlü izler bırakacak şekilde, yüksek sesle gerçekleşti. Buna rağmen Portekiz’deki gibi sessiz kabulleniş hali, bizde de uzun vadede yaygınlaştı.
Bugün, Türkiye’de de pek çok kişi yaşadığı sorunları ifade etmekte, taleplerini dillendirmekte giderek daha isteksiz. Suskunluk alışkanlığa dönüşüyor. Yeteri kadar susturulduğunda konuşmak artık........
© Karar
