menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Merhametin çürümesi

22 0
13.08.2025

Merhamet, yüzyıllar boyunca insanlığın en doğal reflekslerinden biriydi. Yolda düşen birini kaldırmak için onun inancını, geçmişini, siyasi görüşünü, maddi durumunu bilmeye gerek yoktu, yardıma uzanan elin değeri, yalnızca niyetinde saklıydı. Bugünse o elin parmak uçlarında şüphe, avuçlarında hesap var. Acının kendisi değil, kârlılığı ölçülüyor. Yardım, bir içgüdü olmaktan çıkarak, kanıtlama yükümlülüğüne bağlanmış bir prosedüre dönüştü. Ve bu çağın kırık aynasında, hayatının en zorlu döneminde olan Evre Başak Clarke’ın yüzü görünüyor.

“İnsanlar, başkalarının felaketini, kendilerine bir ayrıcalık verilmiş gibi seyreder.”

Cioran’ın bu sözü, belki de bugünü anlatan en kısa cümle. Asıl korkunç olan, bu seyir zevkinin merhametin yerini alması. Artık başkasının acısına yaklaşırken yardım eli değil, şüphe taşıyoruz. İlk sorumuz “nasıl yardım edebilirim?” değil, “gerçek mi?” oluyor.

Tarih boyunca medeniyetler, merhameti bir ahlak ölçüsü olarak yüceltti. Roma’nın valetudinarium’ları, Orta Çağ’ın hospisleri, Osmanlı imaretlerinde kaynayan çorbalar… Hasta ve düşkün, toplumun -madden ve manen- en korunmaya muhtaç halkası sayılır, hastaya uzanan el herkesin gözünde onurlu olurdu. Bugün ise manzara tersine döndü. Artık yardımın kendisi değil, ne kadar “hak edildiği” tartışılıyor.

Evre, bu çürümenin ortasında, en savunmasız anında en hoyrat darbeyi yiyenlerden biri oldu. Teşhisi açıktı: metastatik bağırsak kanseri. Hastalık karaciğerine yayılmıştı. Tedavileri, ilaçları, hastane odaları sosyal medyanın gözleri önündeydi. Üç yıl boyunca hem........

© Karar