menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hakikat değil, algoritmaların efendisi kazanır

10 1
14.03.2025

Tarihin bizlere öğrettiği büyük bir yazgı vardır ki insan, kendini özgür sandıkça esareti daha da derinleşir.

Kimsenin kendisini yönlendiremediğine, bireysel kararlarına, varsıllığına oldukça inanan bu çağın bireyi, aslında her gün ne okuyacağına ne düşüneceğine, neye inanacağına ve hatta neyi tüketmesi gerektiğine algoritmalar tarafından karar verilen bir dünyanın içinde kayboluyor. Öyle ki daha haberi tıklamadan, manşetinden kime hizmet ettiğini anladığımız bir medya düzeninde, sandığa giderken kararlarımızın gerçekten bize mi ait olduğunu bir anlığına da olsa düşünmek zorundayız.

Her şey başlangıçta bir tavsiye ile yola çıkıyor. Kişiselleştirilmiş haber akışları, “tam sana göre” başlığıyla önerilen içerikler, algoritmanın bizim iyiliğimiz, mutluluğumuz için seçtiği videolar... Artık algoritmalar bizi bizden, belki anamızdan babamızdan iyi tanıyor. Farkında veya değiliz, bizler seçimlerimizin seçimlerine boğulmuş vaziyetteyiz.

Oysa gerçekten ne istediğimizi hatırlamaya bile fırsat bulamadan, önümüze konulan menüden seçim yapmaya itiliyoruz. X’te bir haber trend olmuşsa, demek ki bilmemiz gerekiyor. Televizyonda bir konu sürekli tartışılıyorsa, demek ki önemli. Tüm sosyal medya aynı gündemi konuşuyorsa, demek ki gerisi önemsiz. Peki hayat gerçekten böyle mi?

Mesela erken seçim söylenceleri dolaşıyor. Çok iyi biliyoruz ki seçimler sadece sandıkta yapılmıyor artık. Zihinlerde inşa edilen algılar, oy kullanmadan çok önce şekilleniyor. Algoritmalar ve manipülasyon teknikleri, seçim süreçlerini yalnızca siyasetçilerin vaatleriyle değil, halkın neye inanması gerektiğini belirleyerek yönetiyor. Twitter (X) üzerinden kontrol edilen gündem, Facebook gruplarında yayılan bilgi baloncukları, TikTok’ta milyonlarca izlenen propaganda videoları… Seçmenin kendini........

© Karar