Diplomasiden de büyük ‘sivil direnişler’
Yıllardır aynı sözleri dinliyoruz: “Kan dursun, çocuklar ölmesin, Gazze’ye bomba düşmesin.” Diplomasi koridorlarında yankılanan bu cümleler, kulaklarımızı okşayan bir müzik gibi tekrar tekrar çalınıyor. Oysa her defasında aynı film oynuyor: milyonlarca barınaksız, aç ve yaralı insanın dramı sürerken masaların etrafında söylenen büyük laflar boşlukta asılı kalıyor. Bu cümleler artık öyle hafifledi ki ticaret gemilerinin ağır gövdeleri altında ezilip parçalanıyor.
Her BM oturumu, her “acil zirve” toplantısı, gerçeğin üzerini örten bir tiyatro dekoruna dönüşmüş durumda. Soğuk protokol jestlerinin ardında açlıktan ölen çocukların fısıltısı duyulmasın diye sahnelenen yapay bir insaniyet temsili… Kınama açıklamaları, diplomasinin oda kokulu salonlarında dağıtılan mendiller kadar işlevsiz. Fakat biz bu edilgenlik tiyatrosundan yorulduk.
Tarih bize bambaşka bir şeyi gösterdi: İnsanlığın en büyük dönüşümleri, devletlerin imzaladığı protokollerle değil, sivil cesaretin kıvılcımlarıyla başladı. Gandhi’nin denizden topladığı tuz, Britanya İmparatorluğu’nun görkemli hukukunu yerle bir etti. Rosa Parks’ın bir otobüs koltuğunda kalkmayı reddedişi, bütün bir anayasal düzenin suskunluğunu bozdu. Güney Afrika’daki boykotlar, tankların değil, işçilerin elden bıraktığı malların gücüyle apartheidi sarstı. Vietnam’da savaşı sonlandıran, masalara yığılan evraklar değil, kampüslerde sessizce büyüyen itirazların kararlılığıydı. Berlin Duvarı, iki blok arasındaki soğuk pazarlıklarla değil, mum ışığında yürüyen insanların sessiz adımlarıyla çöktü. Latin Amerika’da generallerin baskısı, kaybolan evlatlarının isimlerini meydanlarda her gün tekrar eden annelerin sabrıyla aşındı.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein