menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ahlakımızın gayrı ahlakiliği!..

17 0
14.05.2025

İnsanlığın çatışmaya ve şiddete ne denli meyilli olduğunu kayıtlı tarih çok açık bir şekilde bize gösteriyor. İnsanlık çok uzak bir geçmişten beri daha iyi yaşayabilmek adına hemcinslerine ve doğaya karşı acımasızca davranmakta ve bunu yaparken de sınır tanımamakta. Çoğu kez üretilen kollektif bilinç çarptırılmış algılarla beslenirken, en akıllılarımız bile bu çarpıtmaların ürettiği romantizme ve rasyonalize edilmiş söylemin etkileyiciliği ve gücüne suskun kalıp, teslim olmaktan başka çare bulamaz.

Bugün medeniyet maskesi altına ne denli gizlemeye çalışırsak çalışalım insanın doğasındaki bu zincirlenememiş vahşilik bulduğu her fırsatta kolayca sahneye çıkabilmektedir. Bu süreç toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak her türlü toplumsal yapıya etki etmektedir.

İster çekirdek aile olsun ister büyük aile, insan topluluklarında kendiliğinden bir hiyerarşi doğmaktadır. Ve paylaşım da bu hiyerarşinin dinamiklerine göre belirlenir. Aile içinde hiyerarşi nasıl güçlenip, zayıflayıp, el değiştirebiliyor ise sosyal birimlerde de benzer durumlar yaşanmaktadır. Kalabalık gruplar içinde bu el değiştirmeler ise daha şiddetli sonuçlar doğurabilmektedir.

İnsanlık asırlardır ortak bir “insan” tanımı yapmakta zorlanıyor. Çünkü, hangi tanımı yaparsak yapalım bilinç altında bazılarımız o kategorinin dışında kalıyor. Mekkeli Müşriklerin Hz. Muhammed’e itirazlarının sebebi davet ettiklerinin kabul edilemezliğinden ziyade davet edilen şeyin ruhu idi. İtirazlarının altında yatan temel ruh hali mevcut hiyerarşilerini kaybetme korkusu olmuştu. Ebu Cehil’in “Yani şimdi ben ve bu kara derili Bilal Allah’ın huzurunda eşit mi, olacak!” itirazı tam da bu noktadan........

© Karar