Yine Suriye yine PKK yine sürecin tam ortası
2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kürt sorunuyla ilgili güzel şeyler olacak sözleriyle görünür hale gelen önceki çözüm sürecinden güzel şeyler çıkması beklenirken istenen olmadı. Akil Adamlar gibi şimdi “acaba rüya mı görmüştük? O kadar farklı isim aynı amaç için yan yana nasıl gelmişti?” denilen adımlar yarım kaldı.
Süreçte kimin sorumlu olduğu iktidarın mı, PKK’nın mı, FETÖ’nün mü daha çok günahı bulunduğu çok tartışıldı ama öznesiz bir sorumlu arayacaksak onun adı Arap Baharı idi.
Onurlu bir hayat talep eden ve kendilerini sömürmekten başka marifeti olmayan rejimlerden kurtulmak isteyen Arap halklarının umutları çok parlak bir sonuca ulaşamadı. Avrupa ülkelerinin savundukları değerlere sırtlarını dönmelerinin en müstesna örneklerinden biri olarak tarih geçen Arap Baharı Türkiye’ye erozyona uğrayan ikili ilişkiler, göçmenler üzerinden yüksek toplumsal bedeller ve uzun süre ambargo uygulanan Türk şirketleri üzerinden ciddi maliyetler üretti.
Ancak en büyük maliyet Suriye’de kendisine yarı-devlet bir bölge kuran PKK’nın çözüm sürecini sona erdirmesi oldu. Ankara’nın yeni bir silah bırakma sürecini zamanın ruhu, jeopolitik çerçeve ve toplumsal dokunun yeni kodlarına uygun olarak kodlaması ve PKK’yı benzer bir sürece getirmesi tam on yılını aldı. Üstelik bu on yıl FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin de etkisi ile PKK’nın silah bırakması ile bir günde silinip gitmeyecek otoriter bir pratik üretti.
Bundan bir hafta önce PKK’nın sembolik silah bırakması ile çok önemli bir eşiği geçen süreç yine Suriye üzerinden bir stres testi ile karşı karşıya. İsrail’in Dürzi’leri........
© Karar
