menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kanıksıyor muyuz kaçıyor muyuz?

17 1
05.06.2025

Her zaman ifade edilen ve nedense içten içe gurur duyulan bir kanaat: Türkiye’de bir haftada yaşananlarla İsveç bir yıl idare eder. Ya da tersi. Orada bir yılda konuşulanları biz üç günde tüketiriz.

Bu yaklaşımın ne kadar sağlıklı olduğu ciddi tartışma konusu. Bu kadar yüksek tansiyon ve anomalinin sıradanlaşması ani çöküşlerin, beklenmedik kırılmaların ayak sesleri ya da içten bir çürüyüşün yansıması olarak da okunabilir.

2024 seçimlerinden sonra kararsız ve oy vermeyeceğini ifade edenlerin yakın tarihte hiç olmadığı kadar yükselmesi toplumun kurumsal siyasete ciddi bir mesafe koymasının göstergesi idi. Seçimlere katılım oranının yüzde 90’lara dayandığı bir ülkede her üç kişiden en az biri yarın seçim olsa ne yapacağına dair bir fikrinin olmadığını ifade eder hale gelmişti. 19 Mart buna sert bir müdahalede bulundu. Toplum mecburiyetten tekrar siyasallaştı.

Demokrasi standartları yüksek bir ülkede siyasete mesafeli olmak anlaşılabilirken kendisini ifade edebilmenin neredeyse tek yolunun sandığa indirgendiği bir ülkede o kalan tek yola da uzak durmak ülkenin bugününe ve geleceğine de uzak durmak anlamına geliyor.

Yaşadığı memleketin kısa vadeli geleceğinden değil en azından orta vadeli kaderinden de umut kesmenin en doğrudan göstergelerinden biri dış göç. Önünde verimli ve uzun bir dönem olan genç-orta yaş kuşağı kimi zaman mevcut standardının altında bir yaşamı tercih ederek başka ülkelere gidiyor.

TÜİK’in rakamları ile her yıl yüzbinlerce kişi........

© Karar