Çözüm süreci hayırlısı ile bitebilecek mi?
PKK gibi uzun tarihi olan bir terör örgütü ile iç içe geçmiş Kürt sorununun çözümüne dönük her hamlenin birçok sorun ile karşılaşması mukadder. Oslo sürecini akamete uğratan örgütün görüşmeyi kaydetmesi ve bunun iki örgüt FETÖ ve PKK tarafından servis edilmesiydi.
Çözüm süreci ise katmanlı birçok sebep olmakla birlikte Arap Baharı’nın tetiklediği ortamda PKK’nın Suriye için Türkiye’den vazgeçmesi ile nihayetlendi. Türkiye’de parti içindeki iktidar kavgası ve başta FETÖ olmak üzere devleti içi engeller de kaçınılmaz sonu erkene çekti.
1 Ekim’de Bahçeli’nin başlattığı süreçte üç temel kırılma yaşandı. 8 Aralık’ta Suriye’de Beşşar Esad’ın devrilmesi ile “Türkiye’de PKK silah bıraksın ama PYD ne olacak?” sorusuna büyük oranda cevap bulundu. Demografik süreklilik, Suriye’nin üçte birini kontrol edebilecek nüfus ve Suriye’deki tüm Kürtleri temsil edecek demokratik meşruiyetten yoksun PYD’nin İran ve Rusya’nın jeopolitik desteğinin çekilmesi, Şam’daki Esad zemininden mahrum kalması ile bir karar vermesi gerekiyordu.
Rojava illüzyonunun daha gerçekçi bir zemine oturması ile o güne kadar Türkiye’deki süreçler için risk olabilecek bir faktör PKK’nın silah bırakmasını daha mümkün hale getirdi.
27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın “…devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” çağrısı ikinci dönüm noktası oldu. Örgütten ve parti yönetiminden gelen bazı çelişkili açıklamalara rağmen çağrının ağırlığı yerinde duruyor.
Son eşik ise 10 Nisan’da Cumhurbaşkanı........
© Karar
