menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Sıra Türkiye’de” söyleminin zemini

23 1
19.06.2025

İsrail’in İran’a saldırısının bölgedeki diğer ülkeleri, yönetimleri ve toplumları tedirgin etmesi gayet normal. Akıl ve vicdan tutulmasıyla malul, bölgesini ve kendisini ateşe atmakta tereddüt etmeyen Netanyahu yönetiminin, ulaşılması imkânsız mutlak güvenlik eşiğine varmak, ülke içinde muhtemel bir soruşturma sürecini engellemek, koalisyonun ömrünü uzatmak amaçlarıyla neredeyse yapmayacağı hiçbir şey yok.

Son bir haftadır televizyon ekranlarındaki haritalara bakıldığında, birbirinden kuş uçuşu 1500 km uzaklıktaki iki başkentin sürekli birbirlerini hedef aldıkları bir ortamda diğer bölge ülkelerinin kendi savunma kapasiteleri ve çatışmanın muhtemel etkilerine karşı maliyet senaryoları üzerinde kafa yormaları da jeopolitiğin bir şartı.

Ancak sahada yaşananları doğrudan “sıra Türkiye’de” söylemi ile gündemleştirmenin üstelik bunu iktidar eliyle yapmanın kendi içerisinde çok fazla sorunlu tarafı var.

Bu soruların en önemlisi dile getirilen tehdit algısının jeopolitik ve tarihi gerçeklerle tezat içerisinde olması. İran ve İsrail 1979 devriminden bu yana birbirlerinin düşmanı.

1979’de devrilen Şah yönetimi İsrail’in bölgedeki en yakın müttefiklerinden biri idi. Devrimle bu tavır tam tersi bir istikamete evrildi. O günden bu yana da Tahran adına asimetrik güvenlik değerlendirmesi ya da direniş ekseni gibi isimler koyarak kendisini İsrail’in ve onun en önemli destekçisi ABD’nin karşısına konumlandırdı. Güvenlik yapılanmalarında başta Lübnan Hizbullah’ı olmak üzere ABD ve İsrail için her zaman bir risk unsuru olarak yer aldı.

Aynı şekilde İsrail de hem kendi mücavir coğrafyasında hem de uzun menzilli suikastler ve konvansiyonel saldırılar ile........

© Karar