menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

On binlerin dönüşü…

27 4
02.09.2025

Sabun çiçekleri geride kaldı. Tozlu böğürtlenler, kara tavuklar, dalında didiklenmiş incirler, sabah sessizliğinde bir ordu homurtusu kadar ses çıkaran arılar hepsi hepsi. Hava şartları uygunsa geceleyin gökyüzünü çapkınca dolduran yıldızlar, sevgilisine darılırcasına kayıp gidenler de var aralarında. Bir iri baykuş bilgeliğiyle ağaçların arasından sessizce yükselen ay hazretlerini kim unutabilir? Horoz ötüşlerine sarınan tuzlu dalgalar, uzakta yönsüz balıkçı taktakları. Geceden kalma fener bekçilerinin gözlerinin altında yuvalanan şişlikler de listeye dahil edilebilirdi fakat titiz hanımefendilerin yazlıklarını kapısına kilit vurmadan çağırdıkları temizlikçi kadınlara işaret parmaklarıyla gösterdikleri kıyı köşeler de sonunda örümceklere kalacak. Meyvesiz geçen bu yazın hayıflanmaları bakalım gelecek yazın sinesinde nasıl yankılanacak? ‘Kurt Beşiği’ kalıntısı muhtemelen kimsenin ilgisini çekmedi fakat son üç ayda oluşan çöp endüstriyel çılgınlığın yüz sivilceleri olarak tabiata atılacak.

Haziranla birlikte kavimler göçünü aratmayan bir akın başlar büyük şehirlerden, deniz kenarlarına, dağlara, köylere, yaylalara. On binlerce araba birer rahip cübbesi gibi uzanan yollarda hızla ileri atılır. İşi gücü bırakıp sadece bu yollarda görülecek manzaralara kapılsaydık filozofun ‘insan denilen saz parçası’ saydığı varlığı daha iyi anlayabilir miydik? Bir ülkenin kan damarlarına benzer trafik. Orada ne açık ne kapalıdır, sezebilirsiniz. Bizim kadar haşin giden ve bizim kadar ağır dönen bir millet var mıdır acaba trafik koşusuyla? Zafer narasıyla çıktığımız yoldan hezimet ağırlığıyla dönüşümüz nedendir acaba?........

© Karar