Ben zeytinden yanayım...
Anadolu'da kesilen her bir zeytin ağacı bu ülkeyi inkar etmek, senin varlığının derinliğini istemiyorum demektir. Köksüzlüğü anlatmak isteseydim zeytin ağacının olmadığı ülke derdim. Ne zaman ki bir ses bir ağız bir el ona kıymaya yeltenir üzerine ışık tutun görürsünüz. Ruhunun karanlığı kadar varlığının boşluğu da gün yüzüne çıkacaktır darbe vuranın. Zeytin medeniyettir çünkü. Barbarlar onun uzağından gelirler.
İnsan ki Akdeniz’e çıkarak uygarlaştı. Mezopotamya ve Anadolu’nun gözleri ışıdı böylece. Zeytinliklere doymamış eski bir hasret var bu sebepten içimde. Bir gün dünyada dikili ağacım olursa o zeytin olsun isterim. Gövdesine yaslanayım, yapraklarından çay demleyeyim, güneşin sabahla buluşmasını onun gözünden izleyeyim. Dibinin toprağında dünyadaki son demlerini geçiren nebilere öykünüp düşler göreyim.
Onun incila gözleriyle Kudüs’e bakayım, Ephesus’dan tuzlu denize ineyim. Antakya’nın neminde şevkle terleyeyim. Marmara’nın mor kaftanlı sırtlarında yenilmiş hükümdarları hatırlayayım. Köhne bir tekne ile yüküm dolu, batacağımı bile bile Akdenizin tuzlu sularında vira diyeyim. Dilim onun dili olsun, Acemiliği olmayan fakat çelebi bu yegane ağaca methiyeler düzeyim. Kuru bir ekmek çevresinde dönen karınca gibi nasibimi arayayım!
O bir devri hep tamamlamak için değil de, çoktan zamanın tam da kendisi olarak ışığa, renge ve asalete bürünerek çıkıp gelir. Çocukluk, gençlik hele yaşlılık uygun düşmez üzerine. İki bin seneye kadar vardığı söylenen macerasına baktığımızda, dönüp de onun boyunu ölçecek, gölgesine uzanıp yapraklarının hışırtısını dinleyecek faniyi de bulamazsınız. Kendi güftesini kendisi için yazan ve kendi sazlarıyla kendi zevkini has odalarda yaşayan bir millet ve dil ötesi varlıktır. Hayat........
© Karar
