Başkasının bahçesinde gülmek ya da bahçe biziz gül bizdedir
Bir kere bizim bahçe tarumar oldu ya bir kere suyun neşesi kaçıp toprağın teni bozardı ya! Bir kere güneşin şavkı atından düştü ay nazara uğradı ya! Ne kuştan ses çıkar ne hüthüt haber getirir ne de gece baykuşu sırlar saçar etrafa. Sabah çiğlerinden nicedir bir haber gelir değil ayrıca. Gidilip de dönülmemiş plastikten bir piknik oyunu gibi işler saat dedikleri. Daha dün hangi güzelin hangi naz ve edayla geçtiği konuşulurdu bu bahçelerde. Kenara köşeye dikilmiş selvilerin göğe ağmış en uç yeriyle yarışırdı nazeninlerin edası. Bir erkek mantığı taşısa, bir ıyş u üş bir toy ve sofra bir güç ve iktidar hatta bir arkaik kale fikrine bürünse bile kimse onu kolay kolay kuşatamaz doğurganlığını elinden alamazdı. Yaratırdı dişilik kendi bahçesini, yumurtaya yatardı. Çocuklara sürpriz olan yumrular rüyaların sarkıtında birer şeker horuzuna döner yatakları yumuşatırdı. Yaşlıların gözlerinde az ileride cennet varmış da gönüllüce oraya geçecekmiş şuuru sükuneti derinleştirirdi.
Bayburtlu Zihni ‘vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş’ diyeli beri ülkenin bahçesi yıkık, insanın yakası paçası dağınık. Yolları dün tozdan dumandan geçilmezdi fakat gönülden açılmış yollarda yapılan seyahati kimse bir daha unutamadı. Gündelik çıngırakçılar böbürlenedursun çiğ asfaltın katran bile kokmayan cinneti seraplar içinde yanar şimdi. Dutluklar gökdelen. İncirlikler avm. Çöllerden giden gelmez dağlarına, canım şehirlerden en ücra mezralara kadar can vermeden kaybedilmedik neresi kaldı üstelik. Doğduğu toprağa canını koruyup da dönenler kıraç bir gelecekten öte ne bulabildiler? Harbin, yangının, kırımın, hastalığın pençesinde millet kavrulurken topuğu kavi cebi altınlı alnı düz gönlü........
© Karar
