Dinamik dindarlık
Çoğumuz, ‘imanın şartları’ dediğimiz inanç ilkelerini kabul eden, ibadetlerini iyi kötü yerine getiren ve kimseye zararı ziyanı dokunmayan insanı dindar sayarız. Bu doğru ama eksik bir dindarlık tanımıdır. Nitekim Hz. Peygamber, hoyrat, kaba saba insanları dindarlık yönünden eksik görüyordu. İnanç ve ibadetlerin yanında, birçok olumlu tutumu da dindarlık içinde değerlendiriyor; toplumsal ilişkileri daha zarif, daha âdil, daha dürüst… insanları daha dindar görüyordu. Bir defasında böyle bir davranışı nedeniyle sahâbîlerden birini takdir etmiş, Allah’ın onu sevdiğini ifade etmişti. Başka bir hadisinde de gelip geçene eziyet veren nesneyi yoldan uzaklaştırmayı imandan saymıştı. Benzer örnekler çoktur.
Değerli bilim ve fikir insanı Prof. Mehmet Altan’la 25 yıl önce yaptığımız bir TV sohbetinde dini böyle anlama ve yaşamayı ‘dinamik dindarlık’ diye adlandırmıştım.
Keza dinamik dindarlık Müslüman bireyin hayat serüveninde edilgen olmamasıdır; tersine, inançları ve ahlâkî ölçüleri içinde kalarak her durumu kendisi, çevresi, insanlık, hatta canlı–cansız tabiat için elinden geldiğince yararlı kılmasıdır.
Peygamber’in dindarlık anlayışında akıllı ve rasyonel davranma ilkesi de vardır. Rasyonelliğin doğru tanımı, kendi prensiplerinden vazgeçmeden zamanın ruhuna göre hareket etmektir. Hz. Peygamber “Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz” derken böyle bir rasyonelliği kastediyordu.
Aslında ilk Müslüman toplumlar yönetim, bilim ve düşünce gibi konularda kendi değerlerini örselemeden dünyadan yararlanma akıllılığını gösterdiler. Düşünebiliyor musunuz; temel kültürü okuma yazma........© Karar
