Dünya siyasetinde İngiltere faktörü…
Bizim deyişimizle İngiltere, resmi adıyla Birleşik Krallık bundan 80 yıl öncesine kadar üstünde güneş batmayan bir dünya imparatorluğuydu. Zaman içinde sömürgeleri bağımsızlık kazanmaya, dolaylı yönetimi altındaki topraklar üstündeki etkisi azalmaya başladı. 1980 yılında son sömürgesi Rodezya bağımsızlığını kazandığında imparatorluktan geriye pek bir şey kalmamıştı.
Ama Londra yine de elinden geleni yaptı. Bir yandan diplomasisiyle, diğer yandan kültürel cazibesiyle ağırlığını korumayı başardı. Kraliçesini bir yumuşak güç kozu haline dönüştürdü, Kanada, Avusturalya, Yeni Zellanda başta olmak üzere 15 eski sömürgenin göstermelik de olsa devlet başkanı olarak kalmasını sağladı. Daha 1926’da Commonwealth diye bir mekanizma kurdu.
Hepsinin ötesinde de Amerika’nın gücünü arkasında tutmayı, ondan yararlanarak siyaset yapmayı başardı. Zaman zaman kayıtsız şartsız takipçisi ve destekçisi olarak görülse de aslında pek çok konu ve bölgede Washington’un stratejisini, siyasi yönelimini belirledi, dünya politikasında gücünün çok ötesinde bir etkiye sahip oldu.
Geç ve zor gerçekleşen AB üyeliği ise İngiltere’ye daha da etkili olma imkanı tanıdı. Kabul edelim ki Saddam Hüseyin’in Kuveyt macerasından Putin’in Ukrayna işgaline kadar pek çok jeopolitik sarsıntı da siyaset yapabileceği zemini güçlendirdi. Endüstriyel imkanları, nükleer silahları ve BM Güvenlik Konseyi üyeliği hepsi üstünde çarpan etkisi yarattı.
Göç korkusu ve günün birinde Türkiye’nin bile AB’ye üye olabileceği endişesi stratejik aklının dumura uğramasına, 2020’de kendi isteğiyle AB’den ayrılmasına yol açınca bir süre ciddi sarsıntılar geçirdi. İskoçya’nın birlikten ayrılması, Kuzey İrlanda’nın geleceğinin belirsizleşmesi, AB’nin karar verme mekanizmalarından kopması “İngiltere’yi” zorladı.
Bir ara market rafları dahi boşaldı. Ama tabii ki kendini toparladı. Ukrayna savaşı da ona önemli fırsatlar sundu. Bitmemesi için elinden geleni yaptı. Mart 2022’de........
© Karar
