Yeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı
Bugünlerde gecenin geç saatlerinde evlerden, sokaklardan el ayak çekilince saatlerce Sezai Karakoç şiirleri okuyorum.
Son dönemde hayatımıza adeta karabasan gibi çöken kötücül gelişmelerden biraz olsun uzaklaşarak rahat bir nefes alabilmek için Sezai Karakoç’un şiirlerine sığınmak bana iyi geliyor. Açıkçası ben, bu şiirlerle bir gönül zenginliği yaşadığımı hissediyorum. Özellikle “Hızırla Kırk Saat”te yer alan şu şiiri okurken sanki bir aydınlanma yaşıyorum, önümde yeni bir pencere açılıyor ve hayatı bir başka açıdan değerlendirme imkanını yakalıyorum.
/Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz./
Şairlerin, her zaman yaşadıkları çağın ve toplumların öncüsü olduğu görüşü, öylesine söylenmiş sıradan bir ifade değilmiş demek ki…
Çünkü onlar hayata ideolojilerin etrafımıza ördüğü duvarların içinden değil, daha özgür bir zihin dünyasından bakıyorlar. Galiba hayatı en azından kendimiz açısından daha yaşanılır kılabilmek için, yaratılışın hikmetini derin bir vukufiyetle kavrayan sanatçıların öncü tavrını anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmamız gerekiyor.
İşte bu yüzden, şiirdeki ‘yeşil sarıklı ulu hocalar’ın altını bir kez........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein