S-400’leri ne yapabiliriz?
Devletin kurumsal hafızasını devre dışı bırakarak, bütün işleri bir tek kişiye bağladığımız günden bu yana sayısız masal dinledik ve her masalın sonunda kaybettik.
Oysa biliyoruz ki demokratik kurumların işlemediği, hukukun zaafa uğradığı ülkelerde öngörülebilir bir ekonomik sistem yürütülemediği gibi, dış politikada savrulmalar da kaçınılmaz hale gelir.
Maalesef, devletteki kararların tek bir merkeze endekslendiği bir sisteme mahkum olduğumuz için, dış politikada yaşadığımız savrulmalar, hem Türk ekonomisine hem de tek tek bireyler olarak hepimize büyük maliyetler yüklemiş bulunuyor.
Ucuz kahramanlıklar peşinde koşarak “Yerli-milli” ve de “güçlü devlet” olma hayali kurduk ama sonunda hep duvara tosladık…
İşte S-400 maceramız, bu kahramanlık hikayemizin en net göstergesidir. Rusya sevdamızın başladığı o günlerde yazdığım bir yazıda şöyle bir uyarıda bulunmuştum: “Epey bir süredir ‘Avrupası, Amerika’sı, NATO’su birleşti bizi yok etmek istiyorlar’ diyerek bütün müttefiklerimize meydan okuduk. Ortağı olduğumuz F-35’lerden bile vazgeçtik ve bir NATO üyesi olarak, NATO’nun düşman tanımı içinde yer alan Rusya’nın S-400 füzelerini aldık. Nükleer santral ihalesinden S-400’lere kadar Putin’e imtiyazlar sunmamıza rağmen, Rusya’nın müttefiklik ahlakına uymayan tavırlarına mani olamadık.”
Eğer 2017’de bir rejim değişikliği ile devletin kurumsal hafızasını yok etmeseydik, birileri iktidara NATO’ya giriş hikayemizin arkasında Rusların kabaran emperyalist iştahının olduğunu rahatlıkla söylerdi.
Ama o günlerde kimsenin gerçeklerle........
© Karar
