Kültür ve sanata duyarlı bir iş insanı Murat Ülker
İnsanların çoğu hayatta bir farkındalık oluşturmak, yaşadıkları dünyanın ve hayatın hikmetini sorgulama konusunda her zaman çok da duyarlı olmayabiliyorlar. Ama her insan kendi duygu dünyasının zenginliği oranında sever, bir çocuğun başını okşayarak kalbini zenginleştirir, rüya görür, güzellik karşısında mest olur. Ve aynı zamanda her insan, dağların bile taşıyamayacağı kadar büyük bir yükün muhatabıdır.
Eğer yüzyıllar içinde insanlığın hizmetine bilimden teknolojiye, felsefeden kültür ve sanata kadar önemli eserler sunan yaratıcı beyinler olmasaydı, herhalde bugün tekamül etmemiş bir insanlık durumunu yaşıyor olurduk. İşte tam da bu yüzden yaptıkları işlerdeki başarıları yanında, kültür ve sanat alanında belli bir duyarlılığa sahip iş insanlarının takdirle karşılanması gerektiğine inanıyorum. Çünkü onlar ekonomik anlamda ülkeleri için her zaman artı değer ürettikleri gibi, kültür ve sanata olan ilgileriyle de bir farkındalık oluşturuyorlar.
Türkiye bu tür iş insanlar açısından çok şanslı bir ülke sayılmaz. İsimlerini saymaya kalksak herhalde sayıları iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.
Başkaları nasıl bakar bileme ama ben kişisel olarak, Türkiye’de Batı’yla benzerlik oluşturan bir burjuva sınıfının olmamasını hep bir eksiklik olarak görmüşümdür. Her ne kadar Marx, burjuvaziyi kötücül bir dönemin simgesi olarak görse de burjuvazi Aydınlanma çağının düşünsel atılım dönemini temsil etmektedir.
Kabaca 1688 İngiliz devriminden başlayarak 1789 Fransız devrimine uzanan ve esas olarak 18. yüzyılı kapsayan “Aydınlanma çağı”, İngiltere’den Fransa’ya ve takiben tüm Avrupa’ya yayılan, felsefeden tarihe, sanattan edebiyata çok geniş bir alanda çığır açan bir düşünsel ilerlemeyi simgelemektedir. Locke’dan Voltaire’e, Hume’dan Diderot’ya, D’Alembert’ten Helvetius’a, Montesquieu’den Rousseau’ya, D’Holbach’tan Kant’a çok sayıda büyük düşünürün........
© Karar
