Hiç bu kadar adalete hasret kalmamıştık
Bütün toplumların en hayati ihtiyacı, insanların hakkını-hukukunu koruyan, onların güvende olmasını temin edecek olan güçlü bir ‘hukuk devleti’nin yarattığı adalete güven duygusudur.
Hukukun düzgün işlemediği, bağımsız ve tarafsız yargının olmadığı bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissetmediği gibi ekonomik olarak da insani şartların oluşması mümkün değildir.
Maalesef Türkiye bugün, ‘hukuki güvence’nin kaybolduğu talihsiz bir dönemi yaşıyor. Yargı üzerindeki siyaset gölgesi, her geçen gün daha da derinleştiği için yolu yargıya düşen hiç kimse adaletin hakkaniyetle tecelli edeceğine güvenmiyor.
Adalete güvenin neden bu kadar diplerde seyrettiğini daha iyi anlayabilmek için halen yaşanmakta olan adaletsizliklerin fotoğrafını çekmekte yarar var.
Düşünün ki; bu ülkede kadınları öldürmeyi alışkanlık haline getiren katiller, çocuk istismarcıları, uyuşturucu tacirleri, kara paracılar ve mafya bozuntuları birkaç yıl hapis yatıp kısa sürede dışarıya çıkıyor hatta bazıları daha becerikli oldukları için birkaç ayla paçayı kurtarabiliyor.
Ama ifade hürriyeti hakkını kullanarak iktidar eleştirisi yapanlar, muhalif belediye başkanları, parti liderleri hiçbir kanıt, belge-bilgi olmadan hapse atılıyor. Anayasal protesto haklarını kullanan gençler tutuklanarak özgürlükleri ellerinden alınıyor. İçlerinde aylarca hatta bir yıl sonra iddianamesi hazırlananlar bile var.
Öylesine bir keyfilik rejimiyle karşı karşıyayız ki anayasa ve yasalarda hiçbir karşılığı olmadığı halde ‘tutuklama’ adeta bir ceza yöntemi haline gelmiş bulunuyor. Mesela 1 Kasım 2017’de tutuklanıp cezaevine gönderilen Osman........© Karar
