Hatıralar denizinden Dizzy Glespie’yi selamlamak…
Biliyorum, bazı okurlar hukukun kaybolduğu, adaletin yaralı hale geldiği bir ortama “bu caz sevdası da nereden çıktı” diye itiraz edecekler.
Evet haklılar ama hayat sadece kaostan ibaret değil. Tam aksine bunca acıya ve muktedirlerin yarattığı bu kötücül dünyaya karşısında biraz olsun nefes alabilmek için sanatın, edebiyatın, müziğin özgür dünyasına sığınmak ruh sağlığımıza iyi gelecektir.
Bütün eleştirilere ve sanata duyarsızlıklara rağmen, ben inadına müzik ve özellikle de inadına caz diyorum.
Kim ne derse desin, korkunun hepimizi esir aldığı şu günlerde ben cazın efsane ismi Dizzy Glespie dinliyorum. İnanıyorum ki ortalıkta ‘dünyayı ben yarattım’ edasıyla dolaşan şeytanın yeryüzündeki ortakları da bir gün yenilecek ve bu zafer hepimizin kalbine iyi gelecek…
Yıllar önce 1988’de Dizzy Gillespie’nin İstanbul konserinde büyüleyici bir yaz gecesi rüyası yaşamıştım.
Miles Davis'den ardından, Dizzy, sahneye Konga çalarak gelmiş ve o neşeli gülümseyişiyle pozitif bir enerji saçarak Afrika'nın otantik dansını yapmaya başlamıştı. Sonra trompetini aldı, yanaklarını balon gibi şişirerek Bebop'un muhteşem melodilerini seslendirmişti. O gece İstanbul semaları bir caz rüyasıyla aydınlanmış ve trompetiyle hepimizi hipnotize etmişti adeta…
Dizzy, Louis Amstrong hariç, tüm zamanların en iyi caz trompetçisi olarak kabul edilir. Roy Eldridge'in........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Rachel Marsden