menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Thomas Joseph Barrack Jr.

23 0
30.09.2025

Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Sayın Tom Barrack Lübnan kökenli Hristiyan bir aileye mensuptur.

Amerika standartlarında bile zengindir. İtibarlıdır. Başkan Trump’a desteklerinden dolayı hapsedildiği için Trump nezdinde sarsılmaz bir itibara sahiptir.

Bu itibarını, “Amerikan çıkarlarını da maksimize ederek ve Amerikan’nın önceliklerini gözeterek”, samimi bir şekilde Arap Dünyası ve Türkiye lehine kullanmak istiyor.

Geldiği ilk günden beri, dinlediğim her röportajından aynı izlenimi edindim.

Dışişleri Bakanlığını istila etmiş İsrail Lobisi”nin adamları tarafından bu çabaları en hafif tabiriyle “köstekleniyor.”

Bir röportajında, kendisinden hoşnut olmayan ekibin saldırılarını, “madem benim önerilerimi beğenmiyorsunuz, sizin alternatif önerileriniz nedir?” diye sorduğunu ve makul bir cevap alamadığını ima ediyor.

Trump’tan çekinen hoşnutsuz ekip şimdilik biraz geri çekilmiş gibi görünüyor.

Bütün iyiniyetine rağmen Tom Barrack bir Amerikalı ve Amerikaya güvenini yitirmiş Türk Toplumu bir Amerikalıya güvenmeye hazır değil.

Tom Barrack’ın tartışma yaratan bir ifadesi de Osmanlı Millet Sistemi hakkında olmuştu.

Peki nedir bu Osmanlı Millet Sistemi?

Osmanlı Millet Sistemi, Fransız ihtilalinden önceki İmparatorluklar dünyasının, muhtemelen, gelmiş geçmiş “en adil, en akılcı, ve işlevselliği olan bir kültürel ve idari yapılanma”ydı.

Osmanlı Devleti tebaası olan halkları, dinlerine göre sınıflandırır ve toplulaştırarak millet adı verirdi; başlarına da kendi dinlerine göre bir dini ve idari liderlik kadrosu kurdururdu.

İslam Milleti, Ortodoks Milleti, Ermeni Milleti, Yahudi Milleti, Katolik Milleti gibi

Bu sistemin bazı özellikleri:

1) Bu “millet sistemi”ne göre her millet, kendi dinine mensup kişilere “dini

eğitim” verebliyordu.

2) Kendi aralarında ihtilafları çözmek için kendi dinlerine mensup yargıçlarla ve kendi “mahkemelerini” kurabiliyorlardı.

3) İslam Milletine veya başka bir millete mensup bir kişiyle ihtilaf yaşanması durumunda davayı görmeye “İslam Mahkemeleri” yetkiliydi.

(Prof. Timur Kuran, 18. yüzyıl mahkeme kayıtlarına göre İslam Mahkemeleri, karma davaların çığunda gayrimüslimler lehine karar verdiğini belgeleriyle ortaya koymuştur.)

4) Eğer bir gayrimüslim kendi mahkemelerinin adaletinden şüphe duyarsa davayı hiç bir gerekçe göstermeden İslam Mahkemelerine taşıyabiliyordu.

5) Müslümanlar hariç, Millet Sisteminin liderleri eğitim, dini hizmet ve fakir fukaraya yardım gibi amaçlarla dindaşlarından “vergi” bile toplayabiliyorlardı.

Bilhassa Doğu Akdeniz Hristiyanlarının bu millet sisteminden memnun olduğuna dair pek çok yayın yapılmıştır.

Bir Filistinli Hristiyan olan Berkeley Üniversitesi Profesörlerinden Usama Makdisi’nin kitabı “Age of Coexistence” ve Türkiye’de çok okunan Profesör Wael Hallaq’ın sayısız kitabı da bu memnuniyeti teyit ediyorlar.

Bir Doğu Akdeniz Hristiyanı ve hukukçu olarak Tom Barrack da bu sistemi takdir ettiğini belirtip kendi özel hayatından bir anekdot aktarıyor:

1860’larda başlayan ve binlerce kişinin öldüğü Maruni Hıristiyan ve Dürzi çatışmaları ara ara nüksediyor.

1900’lü yılların başında Tom Barrack’ın annesi Osmanlının Cebeli Lübnan Mutasarrıfına, ki Musassarrıf da bir........

© Karar