Çin sorunlarından harcama yaparak kurtulamaz
İlerici ekonomistler, Çin’in 2008-09 küresel finansal krizine tepki olarak uygulamaya koyduğu -GSYH’nin ,5’ine tekabül eden- devasa teşvik paketini, her hükümetin örnek alması gereken cesur bir Keynesçi hamle olarak görme eğilimindeler. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu da Çin’i övdü, aynı şekilde bunun sonucunda ortaya çıkan emtia patlamasından faydalanan gelişmekte olan ekonomiler de.
Ancak ekonomistler daha yakından inceledikçe, daha karmaşık bir tablo ortaya çıkmaya başladı. Bu mega teşvik kısa vadede tartışmasız etkili olsa da, Çin’in büyümesinin kalitesini bozdu ve ülkenin mevcut sorunlarının birçoğunun tohumlarını ekti. Bu durum, hükümetin ekonomiyi yönetmedeki rolünün daha geniş çapta yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Anlaşılan o ki, devlet çok fazla kontrol uyguladığında, genellikle fayda yerine zarar veriyor.
Elbette, Çin’in 2008 sonunda başlatılan ve 2010’a kadar devam eden ilk teşvik paketi, devlet desteğinin sonu anlamına gelmiyordu. Yerel yönetimlerin kayıt dışı borçlanmasına izin vererek, yerel inşaat firmalarının tahvillerini fiilen garanti altına alarak, Çin altyapı ve gayrimenkul sektörlerine muazzam destek sağladı ve teşviki bir on yıl daha uzattı. Sonuç olarak, bu iki sektör şimdi toplam talebin yaklaşık üçte birini oluşturuyor, bu da Avrupa Birliği, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seviyeleri çok aşıyor.
Princeton ekonomisti Wei Xiong ve ortak yazarlarının yakın zamanda Brookings konferansında sundukları bir bildiri, Çin’in uzun süreli hükümet teşvikinin özel sektör faaliyetlerini nasıl etkilediğine dair düşündürücü bilgiler sunuyor. Yerel verileri analiz ederek, standart Keynesçi modellerin beklentilerinin aksine, 2002 ile 2008 arasında il düzeyindeki GSYH büyümesinin hem kurumsal kârlarla hem de perakende satışlarla güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu gösteriyorlar. Dikkat çekici bir şekilde, bu korelasyonlar 2011’den 2019’a kadar tamamen........
© Karar
