menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Genel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı?

27 0
24.08.2025

Kusuruma bakmayın, bu yapay zeka dizisi uzuyor ama gördüğüm kadarıyla ilgi de çekiyor. Bugün, biraz lafı uzatmak pahasına, konuyu en temelden anlatmaya başlamalıyım.

Algoritma, hepimizin gündelik hayatımızda sık sık duyduğumuz bir matematik kavramı haline geldi.

Aslında algoritma, çok basitçe her hangi bir işi yaparken o işi yapma sıramız demek. Sıralamanın kendisi çok önemli çünkü.

Örneğin önce ayakkabımızı giyip sonra çorap giymeye kalkışamayız. Farkında olarak veya olmayarak hepimiz işlerimizi belli bir sırayla yaparız. Bulaşık yıkarken örneğin, önce kirli bulaşıkları makinaya koyar, sonra deterjan ilave eder ve en son kapağı kapatıp düğmelere basarız. Önce makinayı çalıştırıp sonra bulaşıkları içine koyamazsınız.

Algoritma işte bu demek. İşlemleri bir mantık dizgesi içinde ardı ardına yapmak. Üç haneli rakamları toplarken örneğin, önce birler, sonra onlar, sonra yüzler hanelerini toplarız. Toplama işleminin algoritması budur çünkü.

Algoritma, insan dünyada var olalı beri var olan bir şey. Baktığınızda neredeyse bütün hayvanların da beyinlerinde işlemleri sıraya dizdiğini, yani algoritma kullandığını görürsünüz. Doğanın düzeni de bu.

Algoritmalar sayesinde epey eski zamandan beri robotlarımız var. Bulaşık makinesi örneğini verdim. Hepimizin mutfağındaki robotlardan biri bu. Çamaşır makinası da öyle. Fabrikalardaki otomasyon yine algoritma sayesinde olan bir şey.

Kol emeğinin yerine algoritmayla çalışan robotların gelmesi en azından 120 yıllık bir fikir. Henry Ford, fabrikasında bu robotlaşmayı ilk geliştirip otomobil fiyatını çok ucuzlattığında, Türkiye’de Nazım Hikmet bile şiirini yazmış, bu yeni insanlık halini eleştirmişti: “Makinalaşmak istiyorum.”

Peki matematik yapan robotlarımız olamaz mıydı? Bu işe ilk olarak bir İngiliz mühendis 19. yüzyılda kalkıştı. “Babbage Makinesi” olarak bilinen bu hesap makinesini bir türlü yapamadı ama ona bu çabasında yardımcı olan Ada Lovelace isimli olağanüstü kadın sayesinde bugün de kullandığımız bilgisayar dili ortaya çıktı.

2. Dünya Savaşı sırasında, İngilizler, Nazi Almanyası’nın “Enigma” adını verdiği karmaşık şifreleme klavyesini çözmeye, yani Nazi şifrelerini okumaya çalışıyordu. Alman Donanma Komutanlığı her sabah denizaltılarına o günkü hava durumunu bildiren mesajlar yolluyordu ve şifreyle. Eh, hava durumunu İngilizler de üç aşağı beş yukarı biliyordu, bu sayede şifreli mesajı okumaya, onu okuyunca da daha sonra gidecek diğer mesajları okumanın anahtarını bulmaya çalışıyorlardı.

Bu amaçla ülkenin en iyi matematikçi ve dil bilimcileri bir araya gelmiş çalışıyordu. İşlerinin önemli bölümü tekrara dayalıydı ve zamana karşı yarışıyorlardı, çünkü Nazi’ler şifre anahtarını her gün değiştiriyordu. Yani bugün şifreyi çözmek bir anlam ifade etmiyordu, yarın sabah yeniden sıfırdan başlanıyordu.

Alan Turing adlı efsanevi matematikçi, bu şifre çözümünü hızlandırmak için tarihin ilk bilgisayarını yaptı. Konuştuğumuz, yazdığımız dili matematiğe çevirdi, bilgisayarına da matematiksel işlemleri yaptırdı. Algoritma sayesinde bunu başardı.

Alan Turing bunu yaparken bir bilim insanı olarak elbette ileriye doğru fikri bir sıçrama da yaptı, bilgisayarların bugün bile kullandığımız matematiksel temelini bir teorem olarak ortaya koydu. Turing, yaptığı teorinin “düşünen makine” olduğunu düşünüyordu, o zamanın ilkel elektronik şartlarına rağmen bir gün bilgisayarların insanları tam olarak taklit edebilecek güce erişip erişemeyeceğini merak etti, hatta bu amaçla “Turing Testi” denen insanla makineyi ayırt etme testini de düşündü.

Bugün kullandığımız modern bilgisayarın atası Alan Turing’le birlikte Macar kökenli Amerikalı dev isim John von Neumann’dır. Von Neumann, bugün dahil kullandığımız “bilgisayar mimarisini” yani aslında bütün mikroişlemcilerin içindeki algoritmanın temel kurallarını yazan insandır.

Von Neumann’ın mimarisi, mantık gereği ve........

© Karar