Necaset vantilatöre çarptı
Hukuksuzluk yapılır. Ayıplarsın, gösterirsin, tenkit edersin. Kanunsuzluk, pervasızca artar. Kanun sopa gibi, tehdit aracı gibi kullanılmaya başlanır. Sesini yükseltirsin.
Bütün bu ayıplama, tenkit, ses yükseltmenin bir amacı vardır: İnsanlara, vatandaşlarına olan biteni göstermek, senin gördüklerini onların da görmesini sağlamak. Fakat öyle bir paçozluk seviyesi vardır ki oraya erişildiğinde bu gösterme işlevine gerek kalmaz. Çünkü artık suçlar pervasızca işlenmektedir. Suçluların görülmekten endişesi kalmamıştır: “Yapıyorum işte, cesaretin varsa gel de düzelt!”, “Aç ağzını da tenkit et bakalım!” İşte bu noktada artık yazmanın bir yararı yoktur. Herkes olan biteni görmektedir; senin göstermen gereksizdir.
Yükselen bir pislik seviyesi gibi. Çok kötü bir benzetme değil. Şimdilik boğazımızda ve biraz sonra boyumuzu aşıp bizi boğacak olan ve her gün büyüyen, yükselen bir pislik…
HER YER PİSLENİNCE
İngilizcede, belli bir ana kadar gizlenmeye çalışılan, kamudan kaçırılan bir kötülüğün nihayet ayan beyan ortaya çıkmasını ifade eden ve benim aslını buraya yazamayacağım bir deyim vardır. Hadi Türkçeye “necaset vantilatöre çarptığında” diye çevirelim. Daha kibar olsun diye çorba veya yumurta vantilatöre çarptığında diye de söylenirmiş. Bir bilene sorun: Aslı, “… hit the fan.”
Necaset vantilatöre çarpınca artık hiç kimse ondan masun değildir. Ahali pislenecektir şüphesiz ama şeyin üreticisi de payını alacaktır, vantilatörün sahibi de.
Daha kötüsü, halkın adalet mekanizmasının adaletinden ümidini kesmesidir. Bu toplum denilen birlikteliğin çözülmesidir. Adalet yoksa, ahlak........
© Karar
