Siyasette ‘olması gereken’ ile ‘olması istenen’
Türkiye’de bugün hem siyaseti hem de toplum hayatını bloke eden başlıca konu CHP’li belediyeleri hedef alan 19 Mart süreci. Ana muhalefet partisinin “cumhurbaşkanı adayı” olarak ilan ettiği İBB Başkanı İmamoğlu başta olmak üzere CHP’li belediye başkanları tutuklandı, hepsi yolsuzluk suçlamasıyla yargılanıyorlar. İddialar bazı yayın organlarında çarşaf çarşaf yayınlanıyor ama bunlar belgeli kanıtlara dayanmıyor. “Suç örgütü lideri” olarak adı anılan bir kamu müteahhidi başta olmak üzere birtakım açık ve gizli tanıkların “itiraflarına” dayandırılıyor bütün suçlamalar.
Vatandaşın büyük çoğunluğu ise bu tabloda bir yolsuzluk hikayesi görmüyor, şunu görüyor: Bir yıl önceki yerel seçimde büyük bir başarı kazanarak birinci parti haline gelmiş CHP topyekun hedef yapılmış durumda. Bu çerçevede yalnızca belediye soruşturmalarıyla yetinilmiyor, ana muhalefet partisinin iki yıl önceki kongresini iptal etmek de dahil birçok seçenek de tartışılıyor.
Olağan bir süreç değil bu. Olağandışı süreçler ise anayasal kurumların tabiri caizse zorunlu tatile çıktığı, kamuoyunun paralize olduğu zaman aralıklarıdır. Olağandışılıklar süreklileştirilemez. Bizim yakın tarihimizde askeri darbelerden sonra bile en kısa zamanda normalleşme adımları atmaya ihtiyaç duyulmuştu. Olağandışılığın sürdürülemez olduğunu herkes bilir çünkü.
Bugünkü Türkiye’de sürdürülemez hale gelmiş olan........
© Karar
