menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

15 Temmuz zaferi

47 101
16.07.2024

Birkaç yıl önce hükümetimiz “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisini Türk ekonomisi üzerinde denemeye girişmişti. Bu deney paramızın değerini düşürdü. Paramızın değeri düşünce de doğal olarak yabancı para birimlerinin TL karşısındaki değeri arttı.

Ülkeyi yönetenler bunun “kur saldırısı” olduğunu söylüyorlardı. Yepyeni bir kavram olarak ekonomi bilimi literatürüne armağan ettiğimiz “kur saldırısı” dış güçlerin bizi durdurmak için başvurdukları bir yoldu.

Kendi kendimize 85 milyonun cebindeki parayla yaptığımız deneyin bununla ilgisi yoktu!
Sıradan insanlar mütevazı varlıklarını güvenceye almak için ceplerindeki parayı dövize çevirmek zorundaydılar. Büyük varlık sahipleri ise bu hengamede varlıklarına varlık katma fırsatı kovalamaktaydılar. Çünkü yapılan deney gereğince ekonomi yönetiminin elinden “faiz silahı” alındığı için “saldırı” durdurulamıyordu! Buna karşı Hazine’nin döviz rezervleri devreye sokuldu. Bugüne kadar 500 milyar dolardan fazla harcadık bu iş için. Oysa piyasaların beklentisi yükselen enflasyonun dizginlenmesi ve kurdaki yükselişin durdurulabilmesi için faizin arttırılmasıydı. Piyasaların bu beklentisi aynı zamanda ekonomi biliminin gereğiydi.

O sırada 12 TL seviyelerinde olan dolar üç hafta sonra “Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğiz. Hüküm bu!” sözlerinin ardından 18,40 TL’ye fırlamıştı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı tekrar konuşmuş, “Döviz kuruna ayarlı mevduat faizi çözümü”nü ortaya atmıştı. Faiz silahı devreye girince de dolar yeniden 12 TL seviyesine inmişti. Daha........

© Karar


Get it on Google Play