Yaşananlar masal olsaydı, sonunda uyanırdık…
Ülke gündemi giderek masallarda yaşanan olaylara benziyor.
Dün, son olaylar üzerinde düşünürken, günümüzde yaşananların ne kadar da çocukken okuduğum bir romanı andırdığını fark ettim.
‘Alice Harikalar Diyarında’ romanına...
Okumayıp yalnızca Türkçe yayımındaki ismine bakanlar, bu fantastik romanı, baş kahramanı olan küçük kızın -Alice’in- başından geçen eğlenceli bir masal sanabilirler.
Yazarı Lewis Carroll’un 1865 yılında Kraliçe Victoria dönemi İngiltere’sinde yayınlattığı, bütün dünya dillerine -174 dile- çevrilmiş olan romanı, o dönemin değerlerini sorgulaması yanında, fazla belli etmeden o dönem İngiliz sistemine dönük eleştirel siyasi mesajlar da taşımaktadır.
Romanda Alice, bir tavşanın peşinden girdiği bir oyukta karşısına çıkan ve üzerinde ‘iç beni’ yazan şişeyi içince küçülür, üzerinde ‘ye beni’ yazan pastadan tadınca devleşir.
Bir tavşan kovuğunda geçer bütün roman...
Herhalde günümüz olaylarını izlerken neden çocukluğumun bu gerçek-üstü romanını hatırladığımı anlamışsınızdır.
Fantastik bir ülkede yaşıyoruz bizler de...
Tavşan kovuğu kadar dar bir alanda olup bitiyor her şey...
Gerçek-üstü pek çok olay birbiri ardına yaşanıyor.
İlgimiz bir azalıyor yaşananlara, bir çoğalıyor.
Sanki bizler de üzerinde talimat yazılı şişelerden içip ilgimizi azaltıyoruz, sonra ilgiyi büyüten pasta ile karşılaşıyor ve yaşananlara ilgimiz büyüyor.
Alice, kız kardeşinin uyandırmasıyla sonunda kendisine gelir ve yaşadığını sandığı fantastik olayların aslında bir rüya olduğunu anlar; anlar ve rüyada da olsa kendi başından........
© Karar
