Beyaz Saray Oval Ofis’te yaşananlara nasıl gelindi?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Donald Trump’ın ikinci dönemi sırasında gerçekleşen ilk Beyaz Saray ziyaretini de kapsayan ABD ziyareti hakkında çıkan değerlendirme yazılarını okurken bir yandan da kendi bilgilerimi test ediyorum.
Sebebini açıklayayım.
Trump alışıldık bir siyasi figür değil. ABD’yi dünyanın en güçlü ülkesi, kendisini de gelmiş geçmiş ABD başkanlarının en kudretlisi olarak gördüğü gibi mevcut dünya liderlerini de beğenmiyor. Beğendikleri de var, onlardan söz ederken muhataplarının “Keşke beğenmeseydi” tepkisi verebileceği bir dil kullanıyor…
İkili ilişkilerde hep kısa vadeli hesaplar içerisinde bulunduğunu belli ediyor. Ülkesinin çıkarları ile kişisel çıkarları çoğunlukla paralel ve eş değerde. Bir daha seçilemeyeceğini bildiği için uzun vadeli projeler yerine hemen sonuç alınabilecekleri yeğliyor.
Ülkesini kendince ‘yeniden büyük’ yaparken kişisel çıkarını ihmal etmemeyi de hakkı olarak görüyor.
Uyguladığı sistem şu:
Hedef seçilen ülkelere, büyükelçi olarak, kendi yakın çevresinden, yaşı ileri, cepleri dolu olan işadamlarını gönderiyor. Onların hazırladığı zemin üzerine, resmi temaslar öncesinde, ailesinden birileri o ülkeye uğruyor. Esas temas öncesinde istek ve talepler karşı tarafa o yolla iletilmiş oluyor…
İstek ve talepler de Trump’ın sıkça kullandığı ‘büyük’ sıfatına uygun oluyor genellikle.
Örnek olay birkaç ay önce yaşandı.
Mayıs ayında, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gerçekleşen Körfez ziyareti öncesinde damadı........
© Karar
