Necip Fazıl Kısakürek’ten Fatih Altaylı’ya değişmeyen yargımız…
Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in avukatı M. Emin Özkan “üstadın” vefatının 27. yıl dönümünde verdiği bir mülakatta “Yargının bir ‘zan’la mahkûm ettiği ‘üstad’ hayatını kaybetmeseydi 79 yaşında hasta hasta cezaevine girecekti” demişti.
Ünlü şairin avukatı verdiği mülakatta mahkemeden mahkûmiyet kararı çıktığında “üstadın” ağır hasta olduğunu, savcının “hapishanenin reviri var, orada yatar” diyerek cezanın infazı konusunda ısrarcı olduğunu, doktorların verdiği rapordan dolayı mahkemenin 8 ay erteleme kararı verdiğini, bu süre içinde de vefat ettiğini anlatmıştı.
Avukat Özkan’ın bahsettiği dava aynı zamanda Necip Fazıl Kısakürek’in Paris mahkemelerinde gerçekleştiğini işittiği bir örneği vererek mahkeme heyetine “Müdaafam kaval çalmaktan ibaretse, ben burada savunmam için bana ayrılan sürede kaval çalsam yine de dinlemek zorundasınız” isyanında bulunduğu davadır.
Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcı Yardımcılarından Osman Cücük, 5 Şubat 1980’de, Necip Fazıl’ın 1968’de yayımlanan “Vatan haini değil, büyük vatan dostu Vahidüddin” adlı kitabı hakkında bir iddianame düzenler. Savcıya göre eser, “bir vatan hainini övmek suretiyle Atatürk’ü aşağılamaya ve küçümsemeye çalışmaktadır.” İddianamede, kitapta Atatürk’ün altı ay boyunca “vazifesiz, olayları dışarıdan takip eden ve sarayın en güzel kızı Sabiha Sultan’a talip olan biri gibi gösterildiği”, yazarın amacının ise “Milli Mücadele’nin başlangıcını Atatürk’e değil Vahidüddin’e atfetmek” olduğunu ileri sürülür. Savcı, 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun Atatürk’ün tarihsel kişiliğini koruyan bir “devrim yasası” olduğunu vurgulayarak, Necip Fazıl’ın 5680 sayılı Basın Kanunu’nun değişik 16. maddesi ile 5816 sayılı Kanun’un 1/1 ve 2/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasını talep eder.
Gelelim asıl ilginç kısmına… Savcıya göre “söz konusu neşriyat hakkında herhangi bilimsel bilirkişi raporuna” da gerek yoktur, zaten suç unsuru kitap ortadadır.
Necip Fazıl Kısakürek savunmasına “Bu davada suçsuzluk derecemiz öyle bir bedâhat ifade ediyor ki, söylenecek her fazla söz bu bedâhati incitebilir” sözleriyle başlar ve eserin 1968 yılında bir gazetede tefrika edildiğini hiçbir takibe uğramadığını ama kitap halinde basılınca........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein