Nabi Avcı’dan Herr Buber'e Mektup
Dün gece Sultan Abdülaziz’in Mimar Sarkis Balyan’a 1817-1866 yıllarında yaptığı Hekimbaşı’ındaki “Av Köşkü”ünde Nabi Avcı Bey’in “Fethi Gemuhluoğlu Anısına Dostluk Konuşmaları” toplantısına gittik.
“Av Köşkü” konuşmayı dinlemeye gelenleri bahçe kapısında ıhlamur kokuları eşliğinde ağırlayıp kucakladı. Necmettin Atlıhan Bey ile köşkün ferahlığını yıllar önce birlikte gezip gördüğümüz Fransa’daki Versay Sarayı’ndan etkilenerek Rus Çarı Petro tarafından Baltık Denizi kıyısında yaptırılan Peterhof Sarayı’na benzettik. Tepeye kurulu Köşk’ün ferahlatıcı havası konuşma bittikten sonra da bizi tutuyor.
Nabi Bey, Köşk’ün kuzey yamacına bakan avluda yerini aldı. Yan mahallenin gençleri akşam saatlerinde besledikleri güvercinlerini dışarı salmış. Nabi Bey konuşurken taklacı güvercinlerin gökte raksına da şahit olduk. Sonra ezan nidaları, ıhlamur kokuları, Köşk’ün esintisi, göğün üstümüzdeki himayeci ferahlığı… hasılı mekan Dostluk için biçilmiş kaftana dönüştü.
Nabi Bey, konuşmasına Fethi Gemuhluoğlu’nun aşina olduğumuz “Önce selam sonra kelam.” sözüyle başladı. Ve bir Kerkük Türküsüyle imada bulundu: “Ben sana beyim derim daim beyler bey olur.”
Fethi Ağabey ile lise birde tanıştığını söyleyip sözüne davam etti: “Fethi Ağabey olsaydı buradaki genç hukukçulara ne demek isterdi? diye düşünüyorum.” sorusundan sonra genç hukukçulara Jacques Verges’in “Savunma Saldırıyor” kitabını önerdi.
Naci Bey; Osmanlı fikir dünyasına vakıf, Cumhuriyet’i bilen, Avrupa ve Modern dünya düşüncesine hakim olmanın ötesinde bir ilim adamı. Bu özellikleri her halinde görmek mümkün. Okunmuşlukları ve yaşanmışlıkları ile bir ilim deryası. Kültür atlası geniş, isim hafızası epey miktarda. Konuşması boyunca bir birikim deryası içinde her sözünün bir karşılığının olduğunu ağzının içine bizi baktıra baktıra görüp yaşıyoruz. Dingin ve derin bir okyanustan çıkarır gibi sözünü çıkarıp konuklarına sunuyor.
“Fethi Ağabey bugün olsaydı bize ne sorardı diye düşünüyorum. ‘Ne var, ne oluyor sizin oralarda? İsrail ne yapıyor, siz ne yapıyorsunuz?’ misali sorular sorardı. Benim de şu an elimde Gazze çalışmam var. Onu sizinle paylaşmak isterim: “Herr Martin Buber’e mektuplar.”
Mustafa Seçkiner ağabeyin önerisi ile Buber’i tanıyıp ‘İnsan ile İnsan Arasında’ kitabını okudum. Buber, Theodor Herzl’den sonra siyonizmin ikinci adamı. İsrail terörünün sıradanlaştığı ve İsrail devletinin kurulma toplantılarında Buber “Bizim bir yahudi devleti kurmamız büyük trajidelere yol açar. Biz Müslümanlarla birlikte iki uluslu bir devlet kurmalıyız. Aksi durum coğrafyayı felakete götürür.” diyor. Ancak dönemin İsrail devletini kuranlar Buber’e : ‘Söylediklerinize katılmıyoruz. Artık çok geç Herr Buber.’
İşte ben de burada Herr Martin Buber’e seslenmek........
© Karar
