menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şu Türkçemin ‘bahçıvan’lardan çektiği...

10 0
10.03.2025

Geçen hafta Reşat Nuri hakkında yazmıştım.

Tüm Cumhuriyet aydınları gibi o da inşâ edilmek istenen kültür ve kimliğin hizmetindeydi. 1938-1949 yılları arasında süreli yayınlarda yayımlanan yazılarının toplandığı “Cumhuriyetimiz-Paris Notları” (İnkılâp Kitabevi,2024) adlı kitabında bunu görüyoruz. Anadolu’daki iç dinamiklerin, bu iklimin yukarıdan aşağıya doğru yayılmak istenen ‘kültür’e karşı olası tepkilerinin farkında mıydı, bilmiyorum... Ama yazılardan öyle anlaşılıyor ki, ikilemler, toplumun iliklerine değin işlemiş inanç ve gelenekleri, bunların değişime karşı dirençleri üzerinde pek düşünmemişti. İnkılâbın pratikte karşılaşacağı/karşılaştığı zorlukları da görebildiği kanaatinde değilim. Oysa çağdaşı ve dönemin idarî zümresiyle içli dışlı olan Yakup Kadri, zamanın siyasi ve sosyal olaylarına, toplumsal değişmeye ona göre daha derinden bakabilmiş hatta bu süreçteki aksaklıkları yer yer eleştirebilmiştir. Örneğin “Ankara” romanında Kurtuluş Savaşı sonrasında bazı çevrelerde Kuva-yı Milliye ruhunun nasıl bozulduğunu sergilemekten geri durmamıştır. Kemal Tahir, “Yol Ayrımı”nda Yakup Kadri’nin değinip geçtiği ayrışmanın, yol ayrımının öyküsünü daha da ileri götürdü...

Reşat Nuri öyle değil! Bu döneme ilişkin sıkı siyasi ve sosyal tahliller yapmıyor, aksaklıklara, çatışmalara odaklanmıyor, bazı yeniliklerin daha sonra sorunlara yol açıp açmayacağını hesap etmiyor. Bu bakımdan........

© Karar