menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gabriel Garcia Marquez’in karanlık ülkesi

40 2
07.04.2025

Koşuşturmaca içinde geçen bir bayramdı. Uğultulu, gergin, teyakkuz hâlinde, yorucu... Bayramı hissedemedik genelde. Bahar geliyordu oysa, bademler, erikler açıyordu. Ama huzura açılmadı pencereler, bir endişe ve öfkeli bekleyişle bayram da terk edip gitti bizi.

Bilinçli bir seçim değildi ama bu bıktırıcı hatta absürt günlerde, benim de nasibime Gabriel Garcia Marquez’in “Şer Saati” (Çev. Seçkin Selvi, Can Yay., 2019) romanını okumak düştü. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey!.. Kasvetten, endişeden, sonu gelmez nafile ve faydasız tartışmalardan kitaplara kaçayım derken “Şer Saati”nde ‘karanlık hatta kirli, yoksulluğun, yolsuzluğun, baskının, keyfî idarenin, şiddetin ve korkunun karabasan gibi çöktüğü bir kasaba’ya düşüvermiştim.

Bence Marquez’in romanlarının en bariz niteliği, başkahramanın daima Latin Amerika olmasıdır. “Şer Saati” de öyledir; sürekli yağan yağmurları, sele kapılan evleri, bunaltıcı sıcağı, ağır ve ılık akan nehirleri, evden eve dolaşıp duran, hiç bitmeyen dedikoduları, beli silahlı, yasa tanımayan idarecileri, o hengâmede kendi yerini korumaya çalışan Katolik kilisesi, kirli ilişkileri, yolsuzlukları, yoksullukları, gerillaları, kanlı hesaplaşmalarıyla bir kasabadır -aslında bir Latin Amerika ülkesi, muhtemelen........

© Karar