7 Ekim’den bugüne Gazze ve Filistin: İşgal, soykırım, direniş ve dayanışma üzerine notlar | Selim Sezer*
7 Ekim 2023 tarihinde Filistin direnişinin, Gazze üzerindeki 16 yıllık ablukayı kırmak, Filistin’i yeniden dünyanın gündemine taşımak ve İsrail’i bir esir takasına zorlamak üzere başlattığı Aksa Tufanı harekâtının üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Bu iki yıl Gazze’de eşi görülmemiş bir İsrail saldırganlığına tanık olurken, işgal Batı Şeria’da da derinleşti. Dünya devletlerinin büyük ölçüde sessizlikle karşıladığı süreç boyunca dünya halkları Filistin’le dayanışmanın yeni ve etkili biçimlerini hayata geçirdi. İki yılın sonunda karşı karşıya olduğumuz siyasi tablo, farklı yönlerden tahlil edilmeyi gerektiriyor.
Direnişin kalbi Gazze
1948 öncesi tarihsel Filistin’in görece müreffeh şehirlerinden biri olan Gazze ve civarı 1948 savaşı ve siyonist güçlerin hayata geçirdiği etnik temizlik sürecinde Arap (Mısır) kontrolünde kalabilmiş, beraberinde Güney Filistin’den gelen kalabalık mülteci topluluklarına ev sahipliği yapar hâle gelmişti. 1948’i izleyen on yıllar boyunca Gazze Şeridi’nin nüfus yönünden çoğunluğunu bu mülteciler ve onların çocukları oluşturdu. Biraz da bu durumun etkisiyle Gazze, çok erken tarihlerden itibaren Filistin ulusal kurtuluş mücadelesinin merkezlerinden biri ve en fazla toplumsal destek bulduğu bölgelerden biri oldu. Aralık 1987’de Birinci İntifada’nın patlak verdiği yer de Gazze’deki Cebaliye mülteci kampıydı.
İsrail liderleri 1990’lar boyunca Gazze’den “kurtulmanın” yollarını aradı ve bu sebeple Oslo sürecinde kontrolü Filistin Yönetimine bırakılan ilk bölgeler Eriha ile birlikte Gazze oldu. Ancak bu süreçte Gazze’de İsrail askerî işgali ve yasadışı yerleşimci varlığı sürüyordu. “Beyrut Kasabı”, aşırılıkçı İsrailli siyasetçi ve eski asker Ariel Şaron 2005 yılında Gazze Şeridi’nden tamamen çekilme kararı aldığında bu kararı saflık derecesinde bir iyimserlikle “barış yönünde atılmış bir adım” olarak yorumlayanlar olmuştu. Oysaki Şaron 2 milyona yakın Filistinli Arap’ı yönetme yükümlülüğünden kurtulmak, Gazze’deki asker ve yerleşimcileri daha güvenli yerlere taşımak ve Batı Şeria’daki işgali konsolide etmekten başka bir amaç gütmüyordu.
2006 yılında Filistin Yasama Konseyi için yapılan seçimlerde, 2000 yılında başlamış olan İkinci İntifada’nın getirdiği toplumsal destek sayesinde Hamas tarihinde ilk kez Filistin’de birinci parti oldu. Ancak İsrail ve Batılı destekçileri Hamas’a özerk Filistin Yönetiminin başına geçme olanağı tanımadığı gibi, yozlaşmış El Fetih yönetimi de idare mekanizmalarını bırakmadı. Sonuç, yaklaşık bir yıl süren iç çatışmaların ardından Filistin Yönetiminin bölünmesi, Batı Şeria’nın uzlaşmacı El Fetih’te, Gazze’nin ise mücadeleci Hamas’ta kalması oldu.
Bu dönüm noktası bir yandan da bugüne kadar devam eden sürecin başlangıç noktasıydı. Siyonist rejim, Gazze halkını Hamas hükûmetine isyana zorlamak ve bunu yapmamaları hâlinde topluca cezalandırmak amacıyla Gazze Şeridi’ni karadan, denizden ve havadan abluka altına aldı. Yerel ekonomisi gitgide zayıflayan Gazze büyük ölçüde dışarıdan gelen insanî yardımlara bağımlı hâle gelirken, hangi yardım malzemelerinin gireceği, ne kadar gireceği ve hattâ girip girmeyeceği de İsrail’in keyfine ve “insafına” kaldı. Aynı zamanda Gazze’den çıkışlara da ciddi sınırlamalar getirilmesi sonucunda yüzlerce kişi, tedavisi mümkün hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti.
Bu süre zarfında Gazze direnişin her anlamda merkezi oldu ve halk giderek radikalleşti. Tüm Filistinli direniş örgütleri zor koşullar altında askerî kapasitelerini geliştirdi ve Hamas ve İslamî Cihad gibi İslamcı hareketler ile FHKC ve FDKC gibi sol/Marksist hareketler, aralarındaki siyasi ve toplumsal program farklılıklarına rağmen yakın hedef olan işgalden kurtulma ve Gazze ablukasını kırma hedefi doğrultusunda çoğu zaman birlikte hareket etti. Bu birliktelik, başta 2014 saldırıları zamanında kurulan Ortak Operasyon Odası örneği olmak üzere pek çok noktada askerî birliktelik hâlini de aldı.
Ekim 2023’e giden süreçte Gazze’deki genel tabloya tüm bu faktörlerin toplamı damgasını vuruyordu: işgalci güç ve destekçileri tarafından sürdürülemez hâle getirilen hayat koşulları, halkta radikalleşme, direniş örgütlerinin eylem ve irade birliği. 7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı ve onu izleyen direniş eylemleri de tüm bu faktörlerin sonucuydu.
7 Ekim sonrasında İsrail’in gerçekleştirdiği saldırıların eşi benzeri görülmemiş niteliğini burada bir kez daha anlatmaya gerek yok. Dünya iki yıldır “canlı yayında” bir soykırım izliyor. En temel gıda malzemelerine erişimin engellenmesi sebebiyle açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısı dahi yüzlerle ifade ediliyor; ABD ve İsrail tarafından kurulan sözde “Gazze İnsanî Vakfı”nın dağıtım merkezlerinde bir çuval un almaya çalışırken öldürülenlerin sayısı ise, açlıktan hayatını kaybedenlerin yaklaşık beş katı.
İsrail’in soykırımın tüm........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein