Ölüm tehditlerine rağmen yılmayan Kıbrıslı gazeteci: “Umudu kaybetmiyorum”
Bugün Kıbrıs gazetesinin yayın yönetmeni Ayşemden Akın, iddialarıyla gündemi sarsan haber kaynağı Cemil Önal’ın Hollanda’da öldürülmesinden bu yana can güvenliğinden endişeli. “Sürekli bir teyakkuz hâlindeyim” diyen Akın ile, ölüm tehdidi altında gazetecilik yapmanın zorluklarını konuştuk.
Okurlarına karşı hissettiği sorumluluk nedeniyle gazetecilikte ısrar ettiğini vurgulayan Akın, “Umudu kaybetmiyorum” diyor ve ekliyor: “Bana abla diyen genç tâkipçiler bile iyi bir şey yaptığımızın, iyi bir habercilik yaptığımızın farkında ve ölmemizden korkuyorlar.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde otel, kumarhane ve bahis dâhil çeşitli sektörlerde birçok şirketin sahibi olan Halil Falyalı, 2022 yılında öldürülmüştü.
Bir dönem onun finans işlerini yürüttüğü öne sürülen Cemil Önal, Bugün Kıbrıs gazetesinin 14, 15 ve 16 Nisan tarihlerinde yayımladığı röportaj dizisinde, Türkiye’den bazı bürokratlar ve siyasetçiler ile yakınlarının, Falyalı ile yakın ilişki kurduğunu iddia etmişti. Önal’ın iddiasına göre Falyalı’nın şantaj amacıyla hazırladığı kasetlerin ele geçirilmesi için Ankara da teyakkuzdaydı.
Gündemi sarsan bu söyleşilere imza atan Bugün Kıbrıs gazetesinin genel yayın yönetmeni Ayşemden Akın, 28 Nisan’da Türkiye’den bir telefon aldı. Arayan kişi; yasadışı bahis, rüşvet ve karapara iddialarına yer veren yazı dizisinin sona erdirilmesini isteyerek Akın’ı ölümle tehdit etti. Akın’ın haber kaynağı olan Cemil Önal ise 1 Mayıs’ta devlet koruması altında olduğu Hollanda’da öldürüldü.
“Sürekli teyakkuz hâlindeyim” diyerek bir saldırıya kurban gitme ihtimaliyle yaşamanın zorluğunu anlatan Akın’ın hayatı, kendi ifadesiyle altüst oldu. Basın meslek örgütlerinin çağrılarına rağmen 24 saat korumaya alınmayan Akın’a sadece gün içinde dışarı çıktığında polis eşlik ediyor.
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği ödülünü geçen hafta Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ’ın elinden alan ve her şeye rağmen umudunu koruduğunu söyleyen Akın, sorularımızı yanıtladı.
Haber takibini başlatan soru: Falyalı’yı kim öldürttü?
Gazeteci olarak konuyu tâkibiniz nasıl başladı, tâbir-i caizse ipin ucunu nereden tuttunuz?
Bu hikâyemizde başlangıç 2022 yılına dayanıyor. Halil Falyalı’nın suikasta uğramasının ardından bir kirli ilişkiler ağı ifşa oldu diyelim. Halil Falyalı, burada casino işletmecisiydi, otel yaptı, yatırımları vardı, bu tarz sektörlere yatırım yaptı, liman kurdu vs. Böyle bir iş adamı, karanlık alandan çıktı ve görünürde bir aile babası, bir iş adamı oldu. Evlendi, üç çocuk yaptı. Toplumda iş insanı olmaya başladı. Kulüp işletmecisi ve güvenlik işleriyle ilgili biri olarak bilinirdi toplumda ve birden hızlıca zenginleşip büyük yatırımlar yapmaya başladı.
Bu zenginleşme, siyasette de ilgi çekti. Hem buradaki kendi gücüyle ve ilişkileriyle, parasıyla hem de iktidar partisi UBP [Ulusal Birlik Partisi] ile geçmişten, ailesinden de gelen ilişkileri nedeniyle UBP’yi dizayn etmeye, siyaseti istediği gibi yönlendirmeye, seçimlerde büyük paralar akıtmaya başlamıştı. Kendine de böyle alan açıyordu, kalkan ediniyordu siyaseti ve yönlendiriyordu.
Suikast olayına kadar Falyalı’nın Türkiye’deki iktidarla ilişkisi pek açık bilgi değildi. Öncesinde, Falyalı’nın Türkiye’deki AKP [Adalet ve Kalkınma Partisi] ile olan ilişkilerini Sedat Peker ifşa etmişti hatırlıyorsanız. Bizim için de çok şaşırtıcı ifşaatlardı ve o zaman onları da gündeme taşımak için gazetemizde haberleştirdik. Türkiye’de medya, gerek ideolojik olarak gerek çekindiği için iktidardan Sedat Peker gibi bir şahsın sözlerini ciddiye almak istemiyordu ama biz hep peşindeydik çünkü bizi çok daha fazla ilgilendiren bir konuydu.
Söylediklerindeki inandırıcılık payı bizim için yüksekti ve o ilişkiler ortalığa saçıldıktan kısa süre sonra Sedat Peker’in de hedef göstermesiyle Halil Falyalı’yı suikasta uğrattılar ve evine giderken şoförüyle birlikte aracı tarandı. “Söylemezler çetesi” çıktı, mahkemeler görüldü, buradaki de oradaki de sonuca bağlandı, herkes müebbet aldı vs.
Peki burada bitti mi mesele? Aklımızı kurcalayan konu buydu. Evet öldürüldü, kim öldürdü? Acaba bu AKP’ye bir mesaj mıydı? Yoksa AKP’nin kendi temizliği miydi? Kendi içindeki bir hesaplaşma mıydı? Bunu zaten anlamak mümkün değildi o karambol ortamı içinde. Ardından cinayette payı olduğu ve firar ettiği söylenen Cemil Önal ismi ortaya çıktı.
Cemil Önal ile irtibat kurmaya, röportaj yapmaya nasıl karar verdiniz?
Cemil Önal, Türkiye’nin yakalama kararı talebiyle İnterpol aracılığıyla aranmaya başladı. Ve bu süre zarfında, aradan geçen bir, bir buçuk yıl içinde bazı gazetecilere ve Follow the Money projesi ekibine konuştu. Sonra OCCRP (Organized Crime and Corruption Reporting Project – Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi) ekibine; yani Malta, Belarus, Arnavutluk ve Gürcistan’dan gazetecileri barındırmakta olan ekibe konuştu. Biz yine onları hep haberleştirdik, çevirdik, iktibas ettik ve gazetemizde yer verdik bu süre zarfında. Falyalı ve ilişkileriyle ilgili konuyu hiç kapatmadık.
Sonra birden “Ya bu adam bizim hikâyemizi anlatıyor, niye başkalarına anlatıyor, niye başkalarından dinliyoruz” [dedik]. Çünkü eksik sorular var. Çünkü herkes kendi ülkesiyle, kendi ortaya çıkarmak istediği haberle ilgilendiği için Kıbrıs’la ilgili ayak onlara belki yerel geldiği için detay yoktu. Bu konularda Kıbrıs ayağıyla ilgili ve Kıbrıs’taki iç siyaset, siyasîlere verilen rüşvet, burada dönen çark, Falyalı, AKP, UBP nasıl çalışıyor, bunlar bilinmiyordu burada. Ve dedik ki biz niye dinlemiyoruz? Bu adama madem ulaşılabiliyor… Ve kaynaklarımızı seferber ettik.
Bir şekilde ben Cemil Önal’a ulaştığımda, röportaj talebinde bulunduğumda kendisi [Hollanda’da] hapishanedeydi. Beni bazı gazetecilere sormuş, bana güvenebileceğine karar vermişti. Söz verdi, [cezaevinde] yönetimden izin çıkınca cumartesi sabahı sizi arayacağım, demişti. Cumartesi sabahı aramadı. Pazar aramadı. Pazartesi oldu ve bende artık böyle ziller çalıyordu, beni ekti diye düşünüyordum. Bir sürü gazeteciye konuştu ve bana kazık attı falan diye düşünürken telefonum çaldı. “Merhaba, Ayşemden Hanım, biliyor musunuz size güzel bir haberim var. Ben serbest kaldım. Yüz yüze görüşelim, hapishanede görüşmeye gerek kalmadı” dedi. Hapishanede olması benim için biraz daha güvenlikliydi. Birden serbest kaldığını duyunca ürpermedim değil. Çünkü dışarıda ve başbaşa görüşeceğimizi düşündüm ama zaten öyle olmadı.
Yayından önce iddiaları delilleriyle teyit etmeye çalıştılar
Hollanda’da Önal ile görüşmeniz ve ardından bunu haberleştirme süreci nasıl gerçekleşti?
Görüşmemiz bazı kurallarla gerçekleşti. Önal, Hollanda’da istihbaratça korunduğunu belirterek güvenlik içinde görüşeceğimizi söyledi. Böyle bir muhabbetle biz kalktık ve oraya gittik. Cemil Önal ile detaylı soru-cevaplarla görüşmemiz üç gün sürdü.
Sonra adaya döndüm. Haberleştirmeye veya tasnif etmeye, hangi bilgileri nasıl paylaşacağız diye çalışmaya başladım. Bağlantıları teyit etmem gerekiyor, verdiği isimleri teyit etmem gerekiyor, tarihleri teyit etmem gerekiyor. Anlattığı birçok şeyi de, “Cemil Önal anlattı da yaz olmasın” diye delilleri ve tarihleriyle kontrollerini yapmaya başladık.
Mesela Önal’ın dediği gibi Falyalı ile görüşmeye adaya kimler geldi meselesinde, böyle giriş-çıkışlar var mı diye, Muhaceret Dairesi’nden polis kaynaklarımıza sordurduk. Önal’ın söylediği her şeyi bir de böyle tıkır tıkır doğrulatmaya başlayınca gerçekten doğru söylediğine ve ortaya attığı birçok iddiadaki gerçeklik payına da inanmaya başlamıştık. Böylece bağlantıları kurabilmiştik.
Önal’ın söylediği yerlere de gittik, o mekânları da doğrulayarak tespit ettik. Söz ettiği insanları, döviz işiyle uğraşanları bulduk. Sonunda artık yazabiliriz, sadece Önal’ın iddiaları değil, bizim de tespitlerimizle, doğrulamamızla birlikte… İlk yazımız “Halil Falyalı Yaşıyor: MİT’in peşinde olduğu beş kayıp video”........
© Journo
