menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkçe basının iki yabancı öncüsü: Alexandre Blacque ve William Churchill

11 0
10.08.2025

İstanbul’un ilk Türkçe gazetesi olan Takvim- Vekâyi’nin Fransızca sürümü Le Moniteur Ottoman‘ı, İzmir’de ticaret yapan Fransız tüccar Alexandre Blacque çıkarmıştı. “Blak Bey,” Ege’de istikrarsızlık yaratarak ticareti baltalayan Yunan İsyanı’nda Avrupa ülkelerini suçlayıp Osmanlı’yı savunuyordu. İkinci Mahmud bu yüzden 1831’de onu Le Moniteur Ottoman‘ın başına getirdi.

1840’ta ise Türkiye’nin ilk özel gazetesi sayılan Ceride-i Havâdis çıktı. Sahibi olan İngiliz tüccar William Churchill, Kadıköy’de avlanırken bir çocuğu yanlışlıkla vurunca tutuklanmış, kapitülasyonlar nedeniyle onu yargılayamayan Osmanlı’dan ceza almak bir yana, ödül olarak gazete çıkarma imtiyazı kazanmıştı. ‘Miyop Churchill’in gazetesi fazla satmasa da basınımızda birçok ilke imza attı.

Orhan Koloğlu’nun 1998’de yayımlanan “Osmanlı Basınının Doğuşu ve Blak Bey Ailesi” adlı eserine göre, 17. yüzyıl başında Fransa’nın Champagne bölgesindeki nehirlerde gemicilik yapan Jacques Blacques adlı biri vardı. Bu kişinin torunu olan 1792 doğumlu Ale­xan­dre Blac­qu­e, Pa­ri­s’­te hu­kuk öğ­re­ni­mi gör­dü. 1820’de İz­mi­r’­e yer­leş­ip hem avu­kat­lık hem de ti­ca­ret ya­pmaya başladı. Artık “Blak Bey” diye anılıyordu.

1821’de çıkan Yunan İsyanı, Ege Denizi’nde korsanlık faaliyetlerini artırdı ve bölgedeki tüm tüccarlar gibi Blac­qu­e’ın işleri de bundan zarar gördü. Bu nedenle gazeteciliğe yönelen Blak Bey, Le Spec­ta­te­ur Ori­en­ta­l (Doğu Gözlemcisi) ve Le Co­ur­ri­er de Smyrne­ (İzmir Habercisi) adlı Fransızca gazeteleri çıkarmaya başladı. Avrupalı tüccarlar kendi çıkarları için Osmanlı’nın bölgede hâkimiyeti yeniden ele geçirmesini istiyordu. Bu nedenle Blac­qu­e’ın ilk gazetelerinin içeriği ve duruşu Osmanlı yönetiminin de beğenisini kazanıyordu.

Ardından, Mısır valisiyken Osmanlı’ya başkaldıran Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu ülkede 1828 yılında Vekayi-i Mısriye adlı Türkçe-Arapça resmî gazeteyi kurdu ve iki yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu Yunanistan’ın bağımsızlığını tanıdı. Bu gelişmelerle birlikte Sultan İkinci Mahmud, hem yurtta hem de uluslararası alanda kamuoyu oluşturmanın önemini anladı. Türkiye’nin ilk Türkçe gazetesi Takvim-i Vekâyi 11 Kasım 1831’de İstanbul’da bu yüzden yayımlanmaya başladı.

Padişah, propaganda yapmayı ve kamuoyu yaratmayı amaçlayan bu gazeteyi çıkarırken İzmir’den getirttiği Blak Bey’e de danışmıştı. Bu buluşmada Blak Bey’den etkilenen İkinci Mahmud, Takvim-i Vekâyi’nin Avrupa kamuoyunu hedefleyen Fransızca baskısı olan Le Mo­ni­te­ur Ot­to­ma­n’ı çıkarması için aynı dönemde onu görevlendirdi. Bu gazetenin ilk sayısı 5 Kasım 1831’de yayımlandı.

Bu arada Blak Bey’in oğlu Edou­ard Blac­qu­e da “Bulak Bey” diye bilinir. 1867’de Osmanlı Devleti’nin ilk Washington büyükelçisi o olacaktı.

Alexandre Blacque’ın Le Mo­ni­te­ur Ot­to­ma­n’ı kurmasından 9 yıl sonra, İstanbul’da yaşayan William Churchill adlı İngiliz tüccar da Türkiye’nin ilk Türkçe özel gazetesini yayımlamaya başladı. 1840’ta ilk sayısı çıkarılan Ceride-i Havâdis birçok ilke imza atsa da (örneğin Churchill bizzat gidip Kırım Savaşı’nı yerinde takip ederek Türkiye’nin ilk savaş muhabiri olmuştu) bu gazete özel sermayeye ait olmakla birlikte Osmanlı devletinin güdümündeydi.

Osmanlı’nın resmî Fransızca yayını Le Mo­ni­te­ur Ot­to­ma­n, henüz sansüre ihtiyaç duyulmayan 1831-1836 döneminde yayımlandı. Ceride-i Havâdis ise 1.212 sayı çıkıp 1864’te basında artan rekabetin de etkisiyle ticarî olarak sürdürülemez hâle gelince sahibi tarafından kapatıldı.

Özetle Türkiye’de ilk Türkçe gazetelerin kuruluşunda bir Fransız ve bir İngiliz önemli rol oynadı. Alexandre Blacque’ın ve William Churchill’in hikâyesini, TRT 2’deki “İletişim Arkeolojisi” programında Dr. İsmail Arda Odabaşı şöyle anlatmıştı:

Avrupa’da matbaadan sonra, özellikle 1600’lerden itibaren “gazete” dediğimiz tür ortaya çıkmaya başlıyor. Bunlar günlük değil ama haftalık gazeteler. Osmanlı’da 18. yüzyılın sonlarında, yani 1790’larda ilk gazeteleri görüyoruz. Bunlar, 1795-96 yıllarında Fransız Elçiliği’nin çıkardığı gazeteler. Tam olarak Fransız Devrimi dönemi, yani Direktuvar dediğimiz dönem. Bu dönemde Fransız Elçiliği’nin içerisinde bir matbaa var, bu matbaa da iki tane gazete çıkarıyor. Bu gazeteler Fransızca ve aynı zamanda Osmanlı topraklarındaki ilk gazetelerdir. Bunun ardından 1820’lerde İzmir’de yine Fransızca olarak çıkan gazeteler var.

Aslında gazetenin tarihsel gelişiminde ticaret burjuvazisinin ortaya çıkmasının ve ticaretin gelişmesinin çok önemli bir rolü var, çünkü gazeteler haber mektupları olarak ortaya çıktı. İzmir gibi ticaretin yoğun olduğu liman şehirlerinde, ki Napolyon Savaşları’ndan sonra Akdeniz’de ticaret çok yoğunlaşıyor, bu dönemde İzmir’de bazı Fransızca gazetelerin çıkmaya başladığını görüyoruz. Şunun da altını çizmek lazım, o dönemin uluslararası dili Fransızca’ydı. Bugünkü İngilizce gibi, o dönemde uluslararası bir yayın yapmak istiyorsanız kullanmanız gereken dil Fransızca oluyor. İzmir’de de 1821’den itibaren esas olarak ticari amaçlı gazeteler çıkmaya başlıyor. Bizdeki 1790’larda çıkan Fransız Elçiliği’nin gazetelerinden sonra 1820’lerde İzmir’de çıkan Fransızca gazeteler var.

Doğu Akdeniz’de ve İzmir’de ticaret hareketleniyor. Artık buralarda özellikle İngiliz ticareti gelişmeye başlıyor. İzmir’de de Blacque Bey var. Aslında kendisi bir Fransız avukat. Alexandre Blacque, daha sonra ismi Blacque Bey olacak. O da ticaretle uğraşıyor fakat o sırada Yunan İsyanı var. Yunan İsyanı başladığı zaman ticaret büyük bir darbe alıyor. Orada ticaretle ilgilenenler yaşanan çekişmelerden rahatsız olmaya başlıyorlar. Çünkü bu bölgelerde korsancılık faaliyetleri başlıyor ve ticarete büyük bir darbe vuruyor.

Bu sırada Alexandre Blacque’in da yine bir Fransız gazetesinde çalıştığını biliyoruz. Aslında ticari amaçlı kurulan gazeteler bu olaylardan dolayı tamamen siyasi bir çizgiye kayıyorlar. Fakat orada ticaret yapanlar sıkıntıyı bildikleri için gazetede bunlarla ilgili yayınlar yapıyorlar.

........

© Journo