menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk’ün izlediği filmler: Alman müzikallerinden Şarlo klasiğine

9 0
18.05.2025

Mustafa Kemal Atatürk, boş zamanlarında, romantik komedilerden tarihî yapımlara, savaş filmlerinden Türk belgesellerine kadar geniş bir yelpazede, 5 dilde en az 23 film izledi. Sesli sinemanın ilk yıllarında Çankaya Köşkü’ne bir sinema salonu kurduracak kadar bu sanatı seven Atatürk, bir yandan da filmlerin, dönemin ‘Yeni Medya’sı olarak özellikle köylerde eğitime destek olarak kullanılabileceğini çok erken fark etmişti.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun izlediği filmleri derledik. Atatürk’ün en çok güldüğü filmi, gösterimini sakıncalı bulduğu sinema klasiğini, en fazla film izlediği dönemi ve daha birçok ilginç bilgiyi bu içerikte bulacaksınız. Filmlerden birçoğunun tamamını bu sayfada siz de izleyebilirsiniz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün sanata olan ilgisi, yalnızca edebiyat ve müzikle sınırlı değildi; sinema da onun için özel bir tutkuydu. Bir yandan sinemanın eğlenceden çok daha fazlası olduğunun farkındaydı.

Atatürk, zaman darlığı nedeniyle Çankaya Köşkü’ne bir sinema salonu yaptırmış, bir dönem burada gece geç saatlere kadar filmler izlemişti. Peki Atatürk’ün seyrettiği filmler hangileriydi? Ali Özuyar’ın “Gazi’nin Sineması” kitabını temel kaynak olarak kullanıp bu filmleri derledik. Bu bağlamda; Atatürk’ün beyaz perdeyle olan özel ilişkisine, sinemadaki tercihlerine ve o dönem “Yeni Medya” sayılan bu sanat dalının genç Türkiye Cumhuriyeti’ndeki toplumsal rolüne de değindik.

Journo’nun “Medyayı değiştiren keşif ve icatlar” içeriğinde bahsedildiği gibi, ilk film kamerası 1882’de, yani Mustafa Kemal 1 yaşındayken geliştirilmiş, dünyanın ilk sinema filmi 1888’de İngiltere’de gösterilmişti. Türkiye’deki ilk sinema gösterimi İstanbul’da 1896’da yapılırken Mustafa Kemal bugün Makedonya topraklarında kalan Manastır’da askerî lisede okuyor, sınıf arkadaşlarıyla birlikte gizlice, Sultan İkinci Abdülhamid’in baskıcı rejimini eleştiren bir gazete çıkarıyordu.

Dünyanın ilk uzun metraj sinema filmi 1906’da Avustralya’da gösterime girdi. Bir Türk’ün işlettiği ilk sinema ise ancak Abdülhamid’in mutlakiyetçi yönetiminin sonlandırılıp parlamenter sisteme geçilmesinin hemen ardından, 1910’da yine İstanbul’da kuruldu.

Atatürk bu arada kurmay yüzbaşı olarak Harp Okulu’ndan mezun olmuş, meşrutiyet karşıtı gerici isyanın bastırılmasında rol almış, Libya’da bir süre görev yaptıktan sonra İstanbul’daki Genelkurmay karargâhında görevlendirilmişti. Bu dönemde sinemayla tanışmış olsa da arka arkaya gelen Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı film izlemeye vakit bırakmamış olsa gerek. Türk yapımı uzun metraj ilk sinema filmleri ise savaşın sonuna doğru, 1917’de çekilmeye başlamıştı.

Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılıp Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, özellikle 1930’larda beyaz perdeye daha fazla vakit ayırdığını görüyoruz. Bu arada dünyada sinema teknolojisi gelişiyor, ilk 3 boyutlu sinema filmi 1922’de, ilk sesli uzun metraj filmi ise 1927’de ABD’de gösterime giriyordu.

SSCB, Almanya ve İtalya’nın aksine sinemayı devlet tekeline almadı

Atatürk’ün ilgisi, yalnızca kişisel beğenilerin sonucu değildi. O, sanatı, toplumsal dönüşümün bir aracı olarak görüyordu. Sinemanın siyasal gücünü bilse de, bu sanatı özgür bırakmak gerektiğine de inanıyordu. Özuyarı Atatürk’ün bu politikasını şu sözlerle anlatıyor:

  • Sinemanın doğasını, toplumsal ve sanatsal işlevini, iç ve dış politikadaki rolünü ve bir politika aracı olarak kitleler üzerindeki etkisini biliyor; devlet başkanı olarak da sinemayı rejimin ülkede yerleşmesinde, inkılapların halka benimsetilmesinde, toplumun eğitim ve kültür seviyelerinin yükseltilmesinde önemli bir araç olarak görüyordu. Ancak bu konuda SSCB’de olduğu gibi sinemayı devletleştirme ya da Almanya ve İtalya’daki gibi siyasî iktidarın nüfuzu altına alma yoluna gitmedi.

Atatürk’ün sinemaya karşı olan bu liberal tutumunu o dönemin Türkiye’sinde eleştirenler de vardı. Okuma oranının düşük olduğu ülkelerde en etkili propaganda aracının sinema olduğu belirtilerek SSCB örneği üzerinden Atatürk’ün özgürlükçü politikası eleştiriliyordu.

Yine de Atatürk, istisnai durumlar dışında sinema sektörüne bir müdahalede bulunmadığı gibi, sinemacılara zorluk çıkaranların karşısında durdu. Ancak Gazi’nin hassas olduğu birkaç konu vardı. Bunların ilki, Cumhuriyet devrimlerinin korunmasıydı. Atatürk, özellikle Harf Devrimi’ne zarar verebileceğini düşündüğü için sinemacıların bazı taleplerini kabul etmedi.

Atatürk’ün bir başka hassasiyeti, dış politikada diplomatik krizlere sebep olabilecek filmlerdi. Dış politikada uluslararası barışı ve işbirliğini savunan Atatürk, ikili ilişkileri bozabilecek filmleri önlemek için ‘Sinema Filmlerinin Kontrolüne Dair Talimatname’ye şu hükmü ekletmişti: “Dost devletlerle siyasî ilişkileri bozabilecek filmlerin Türkiye’de gösterilmesine izin verilmez.”

Atatürk hangi sinemalara gider, ne tür filmler izlerdi?

Atatürk, yoğun devlet işleri nedeniyle sinemaya her zaman vakit ayıramadığı için, Çankaya Köşkü’nün bir odasını sinema salonuna dönüştürmüştü. Zaman zaman Ankara’da Yeni Sinema’ya da giderdi. Ayrıca imkânları kısıtlı da olsa Cumhuriyet Halk Fırkası bünyesinde bir sinema birimi kurdurmuştu.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından, Cumhuriyet’in kurulup başkentin Ankara’ya taşınmasından 4 yıl sonra ilk kez tekrar İstanbul’u ziyaret etti. Bu şehirde film izlemeye vakit bulduğunda Elhamra, Opera ve Glorya sinemalarına gitti. İzmir’e gittiğinde de Elhamra (Milli Kütüphane) sinemalarını tercih ediyordu.

Atatürk daha çok dram, komedi ve romantik müzikal türündeki filmleri izlemekten........

© Journo