menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkülerle Kendimize Yolculuk

18 0
27.09.2025

NEŞET ERTAŞ favorilerinden biriydi Recep dedenin.

Onu dinlerken kendini bambaşka âlemler içinde seyran ederken bulurdu. Başkaları sadece neşelenmek anlamında düşünseler bile türküler onun için bundan ibaret değildi. O, türkülerle hayatın içinde gönül gezintisine çıkardı. Tarihin derinliklerinde dolaşır, kelimelerin içinde seyahat eder, kavramları ozanların dilinden devşirip kendi yüreğine ekerdi.

MÜZİĞİ seven böyle bir aileye doğmuştu.

Evlerinde radyonun sedası her daim duyulurken kimi ikindi vakitlerinde dedesinin gramofon ile efkâr yudumladığına şahit olurdu. Burada söylenenleri o minik yaşında anlamasa bile saçlarını bir o yana bir bu yana savurarak dinlemesi çocukluk günlerinin en güzel hatırası olarak hep yâdında kalmıştı.

Bu saç dansı hareketleri dedesinin dikkatinden kaçmazdı. Kendisine bir nazlanma olduğunu bildiğinden görmüyormuş gibi yaparak biraz uzamasını sağlar en sonunda “Gel bakalım kalbimin güzellik ecesi” diyerek çağırır ve sarıldıktan sonra dizine oturtarak parmaklarını tarak gibi yaparak uzun saçlarını tarardı. Melehat bundan çok hoşlanırdı. Dedesi “Namaz vakti geçecek” diye ara vermemiş olsa hiç kalkmak istemezdi.

İSMİNDE aile ihtilaf ediyordu.

Annesi ve babası kendisine Meliha derken dedesi ısrarla Melehat diye ünlerdi. Vaktiyle dedesinin kavuşamadığı platonik aşkıyla bağ kuranlar olsa da bu durum hiçbir zaman açıklığa kavuşmamıştı. Ayrıca erkek olsaydı da adı Melih olacaktı.

Yani; güzel, hoş, nazik, nazlı, zarafet, incelik gibi anlamları içinde barındıran bir isimden hiçbir şekilde kaçamayacaktı.

MELİHA derdim ben de kendisine.

İlkokula kayıtsız gittiğim ilk sene öğretmenimiz Veli Özaktürk bizi aynı sıraya oturtmuştu. Upuzun tel tel saçları vardı. Arada savururdu. Huylanıp “Yapma böyle”........

© İstiklal