menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Konforlu Huzursuzluk

22 0
24.09.2025

DERYADİL bir hanımefendiydi.

Derin düşünürdü. Eleği çok inceydi. Zarafet dışında bir şey o elekten geçmezdi. Eleştirilerini direkt kaba bir üslupla geldiği gibi değil lisanın imkanlarını gönlün rikkatiyle vuslat ettirerek gerçekleştirirdi. Yüreği engin denizlere eş olacak kader dingindi. İfade gücü muhteşemdi. Kelimeler onun dilinden sanki efsunlanarak çıkardı. Muhatabının bu sebeple etkilenmemesi imkansızdı. Yüzeyselliğe prim vermezdi. Kıyafet, renk tercihleri, takıp takıştırdıkları, selamlama şekli, el hareketleri, oturuşu, kalkışı, karşılaması, uğurlaması bir bütünlük arz ederdi. Biri diğerini yalanlamaz onaylardı.

Adı Hediye olan bu mesai arkadaşımın genç yaşına rağmen tüm bu hususiyetleri nasıl cemettiği giderek merakımı celbediyordu. Siz isterseniz buna gazetecilik merakı deyin bense kaynağa ulaşma cehdi diyeyim fark etmez. Nicedir karanlık gözlükler takıp kötülük saçan dünyamızda “Böyle insanlar kaldı mı veya var mıydı?” dedirten bir örnekle karşılaşsanız sizin de tüm duyargalarınız aynı anda alarm verip harekete geçmez miydi? İşte olan biten tam da buydu.

BİR Ramazan akşamında iftar daveti almış olmamız bu zemini görmem açısından harika bir fırsattı. Ebeveynine selam ile “Elbette geliriz davete icabet esastır” demiştim. Ama esas merakım bu deryadil insanın yetiştiği, nefes aldığı, serpilip filiz verdiği ortamı merak ediyordum. Bir alan çalışması yapacak, gözlemlerde bulunacaktım. Nitekim öyle de oldu.

Kapı açışlarından uğurlayışlarına kadar her kare hafızamda tüm canlılığı ile duruyor. Büyükannelerinin diş kirası ile yolcu etmesindeki incelik hafızamın derinliklerine altın simle işlenmiş nakışlarından oldu.

Sofra düzeni, yemeklerin lezzeti, servis inceliklerini anlatmıyorum bile.

Ezandan sonra çorba kaselerinde az miktar ile orucu açtıktan sonra babalarının arkasında cemaatle kıldığımız namazın manevi hazzı hepimizi sarmıştı. Ne........

© İstiklal