Kalbini Açamama veya Duygusal Erişilemezlik
YILLAR önceydi. “Mikrofon Sizde” adıyla bir radyo programı yapıyordum. Gün içinde not ettirilen dinleyici sorularını stüdyoda konuk ettiğim psikoloji profesyonellerine yöneltiyordum. Binlerce soru cevaplandırıldı. Hayatın gizli kalmış nice acısına tanıklık ettim. Program halkta karşılık bulunca devam etti ve daha sonra televizyona taşındı. O günlerden hatırımda kalan etkileyici sorulardan birisi “Kalbini açamamakla” ilgiliydi. Bugünün söyleyişiyle “Duygusal erişilemezlik”.
…
KİŞİ seviyor, seviliyor. İlişki yaşıyor. Yuva kuruyor. Çoluk çocuğa karışıyor ama “Duygusal olarak müsait olamamama” durumu yaşıyor. Olur mu öyle şey demeyin, oluyor. İnsanın başına gelmediği için bilemediği nice saklı duygusu var. O sebeple hemen itiraz etmenin karşılığı yok.
Bir dinleyici ağlayarak sorusunu not ettirmiş ve heyecanla cevabını bekleyeceğini de eklemişti. Soru “Eşimi seviyorum, onun da beni sevdiğini biliyorum ama ona duygusal olarak erişemiyorum, ne yaptımsa da başaramadım” diyordu.
…
SEVDİĞİN kişiye duygusal olarak erişememek, içinde olduğunu bildiğin kalbin ayrıntılarına ulaşamamak, orada yeni ve kişiye özel duygulanımların peçesini aralayamamak gerçekten zor bir durum. Kalbini verdiğinin kalbinin derinliklerinde gezememek zorlayıcı bir hâl. Üstelik oradaki yerini bilip gördüğün halde.
İnsan bu durumu yaşamayı sürdürdüğünde bir süre sonra kendisiyle kavgaya tutuşuyor. Hırpalıyor. Neden his olarak yanında olamıyorum. Neden gizli kalmış acılarını paylaşamıyorum. Neden coşkulu zamanlarının perdesini açamıyorum. Neden sevgilimin kalbinde keşfe çıkamıyorum. Neden tüm hücrelerinde yankılanan ismimi duyamıyor var olduğunu bildiğim sûretimi göremiyorum gibi kışkırtıcı ve kedere bulayıcı sorularla cebelleşiyor.
Ama muhatabı duygusal olarak kendini müsait hâle getiremediği için azap odasında kilitli kalıyor.
…
DUYGUSAL ERİŞİLEMEZLİK hâlini kırmak hiç kolay değil. Kendini kendine bile kapatmış birini bir gülün yaprakları gibi........
© İstiklal
