menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eymen Uğurlu

15 0
20.05.2025

ERZURUMLUYDU Ekrem Hoca.

Abidin’den onun bir resmini çizmesini isteyebilseydik eğer muhakkak koltuğunun altındaki kitaplarla yürürken çizerdi. Hiç durmazdı, mütemadiyen yürürdü.

Ben kendisini amcamın bir ahbabı olarak Sefaköy Söğütlüçeşme mahallesindeki Yeşil Camide tanıdım.

Muhteşem bir insan ilişkisine sahipti. Konuşup ilişki kuramayacağı hiçbir insan tipolojisi yoktu. Muhakkak sevgi ve saygıya dayalı bir iletişim tarzı geliştirir, muhatabın ilgi alanına göre konular açardı. Şaşılacak yan şu ki, en az muhatabı kadar ilgili mevzuda bilgi sahibiydi.

ELİYLE ağzını kapatarak gülerdi. Bunun sebebinin dişlerinin bir kısmının olmayışı olduğunu hiç sanmıyorum. Muhtemelen aldığı terbiyenin bir sonucuydu.

Nüktedandı. Çokça gülerdi. Bu hâlinin iletişiminin bir parçası olduğunu sonradan öğrendim tabi.

En onulmaz yaralara böyle dokunurdu. En netameli meseleleri böyle çözerdi. En girift mevzuların içinden bu şekilde salimen çıkardı.

Espri aslında bir tılsım gibiydi onda. Kalkıp itiraz edilebilecek hatta şiddetli karşı koyulabilecek netameli konuları bu şekilde tatlıya bağlardı. Esasen bu muhatabı için bir nimet, bir lütuftu. Zira bu yaklaşımla bağımlılık hâline getirdiği bağlarından çözülürdü. Özgürleşirdi.

ÜSKÜDAR’A gelişim onun vesilesiyledir. Beni üniversite öğrencilerine ait kendisinin de kaldığı Valide-i Atik yurduna gizlice yerleştirmişti. Avukat Yunus Can’ın yöneticiliğini yaptığı bu yurtta gece yarısı aniden yapılan bir denetlemede üç ay sonra yakalanmıştım. Ardından ise yine Üsküdar’da Ahmediye yurduna yerleştirmişti. Bir sene sonra oradan da çıkartılınca artık kendisinin de yeni ikamet etmeye başladığı Ümraniye’deki öğrenci evine aldı.

ODASI tamamen kitaptı. Bir sandalye ve yere serili bir sünger yatak vardı gayrısı........

© İstiklal