menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Arama Motoru Cehaleti Gidermez

19 0
27.08.2025

ÇOCUKLUĞUM köy odasında geçti.

Yazın sıkı çalışılırdı. Tarla, harman ve bostan işleri kotarıldıktan sonra tohumluk ayrılır, hayvanlar için düşünülen miktar kenara çekilir ve yıllık un miktarı da hesap edildikten sonra varsa kalan satılırdı. Sert hüküm süren uzun kış aylarına gelindiğinde bir nevi yetişkinler için örgün sözel eğitimi başlardı.

Yatsı namazından sonra gürül gürül yanan sobayla ısınmış köy odasında yazılı olmayan yaş ve sosyal kıdem durumuna göre herkes yerini alırdı. Sıra bilgilenmeye geldiğinden sair vakitlerde ele alınıp üzerinde sörf yapılan mevzular bir müddet kenara bırakılırdı.

Çelebi dedem, köyün imamı Mahmut Hoca veya annemin babası Abdurrezzak dedem eskimez yazıdan takip ettikleri kitap eğer dini ve tasavvufi bir muhtevaya sahipse büyük bir ciddiyetle okunmaya başlanırdı. Diğerleri ise sesli okunmaya elverişli ve heyecan uyandıran kitaplar olurdu genellikle. Okuyan kişi kendine mahsus bir eda ile hafif melodik bir tavırla yapardı bunu. Seslendirme içeriğe göre ayarlanır heyecanlı yerlerde tonlama güçlendirilir, keder içeren bahislerde ise yine buna göre makul bir tavır belirlenirdi. Hâzirun içerisinde müziğe yatkın birisi varsa şiirler kaside şeklinde terennüm edilirdi.

ŞİFAHİ yani sözel kültürün ürünleri olan bu eserlerle insanlar kulaklarından beslenir âdeta toprağı veya bir ağacın dibini sular gibi sulanırdı. Bu sebeple okuma yazması olmayanlar bile Dede Korkut hikâyelerini, Köroğlu Destanını, Tahir ile Zühre’nin hikâyelerini, Keloğlan ve Hoca Nasrettin’in gülmecelerini dinler ve içselleştirirdi. Bu kitaplarda bilgi sunmak elbette önemliydi ancak ana teması nasihat içermesiydi. Dolayısıyla bölüm sonlarında genellikle ders niteliğinde bir beyit bulunurdu ve çoğu kişi tarafından bunlar ezberlenirdi. Günlük........

© İstiklal