menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ortadoğu'da Proaktif Almanya

8 13
yesterday

Almanya’nın tarihi, tüm insanlık adına büyük öğretilerin ve aynı zamanda ibret vesikalarının birbiriyle iççice geçtiği müstesna ülkelerdendir.

Konumuza, derinlik kazandırmak ve muradımızı daha etkin ve daha akademik bir formasyonda ifade etmek adına biraz geriye ve hatta epey bir geriye götürmek istiyorum sizleri.

Almanya’nın, 1618-1648 yılları arasında meydana gelen 30 yıl savaşlarından bu güne taşıdığı izler ve bu izlerin günümüze kalıntıları üzerine belli bir miktar durmak zorundayız.

Dini ve politik bu savaşlar, sonucunda çok büyük yıkıntı ve kayıpların yaşandığı savaşlardır. Özellikle bir boyuta daha bir dikkat çekerek bu yıllar içerisinde yaşanmış savaşlarda Alman nüfusunun yaklaşık 0’unun öldüğünün altını çizmek istiyorum.

Dini, siyasi ve ekonomik bağlamda büyük ve derin yıkım ve yarılmaların yaşandığı bu savaşlar; gelecek Almanya’sının temellerini atan savaşlar, yıkımlar ve kayıplarında bizatihi kendisidirler.

Büyük acılar, büyük yıkımlar ve büyük kayıplar elbette büyük ve güçlü doğumlarında kendisidir!

Tekrar yaşanılan o elem verici zamanlar ve savaşlara dönecek olursak Dini ve politik maksatlı bu savaşların gerçekten büyük kayıpları doğurmasının yanı sıra, o zaman ki Almanya’nın Kutsal Roma’nın bir parçası olduğuna dikkat çekmekte yarar görüyorum.

Yapılan bu savaşlar ve verilen büyük kayıplar sonrası imzalanan Westfalen Antlaşması (1648) sonrası Alman prenslikler geniş yetkiler ve özerk alanları da elde etmiştir.

Ele geçirilen bu özerk ve özgürlük alanları yeni bir doğuşun zeminini hazırlayacaktır.

Almanya’da aydınlanma dönemi!. 18.Yüzyıl ile birlikte müthiş bir ivme kazanır. Sanat, felsefe ve bilimsel çalışmalar ile Almanya bambaşka bir kulvar açar kendisine.

Aklın, anlam ve önemine dair önemli çalışmalar yapan, yazılar, kitaplar yazan Lessing ve Kant gibi büyük filozoflar geleceğin büyük ve güçlü Almanya’sının da temellerini attılar. Felsefe, akıl, bilim, sanat, özgürlük ve özgünlüğün atbaşı gittiği bu doğum, yeni ve büyük bir bilim dilini dünyaya dikte ediyordu.

Her ne kadar, dünya dili İngilizcedir, tezinin kısmi bir geçerliliği varsa da, BİLİM DİLİ ALMANCADIR tezi, bir tez değil ispat edilmiş bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Hemen akabinde ki eğitim reformları, bilim, felsefe ve tekniğin bir aradalığı sonrası devasa Almanya’nın ayak sesleri her yerde duyulmaya başlandığı yıllardır.

DOĞACAK GÜÇLÜ ALMANYA’NIN DOĞUM SANCILARI!

Demokrasi ve Siyasal Gelişmeler (19. yüzyıl - 20. yüzyıl başları)

Napolyon Savaşları sonrası siyasi değişimle birlikte: Kutsal Roma İmparatorluğu'nun yıkılması ve Alman Konfederasyonu’nun kurulması.

Hemen akabinde 1815 Viyana Kongresi: Almanya’daki siyasi parçalanma sürdü, ancak milliyetçilik ve demokratik talepler güçlendi.

1848 Alman Devrimleri: Almanya’da liberaller ve demokratlar anayasal monarşi ve parlamenter sistem için ayaklandı, Frankfurt Meclisi toplandı. Ciddi bedeller ve büyük mücadeleler verilmiş olmasına rağmen başarı sağlanamadı.

Alman İmparatorluğu’nun kurulması (1871): Bismarck liderliğinde Prusya'nın başını çektiği birleşme, demokrasi yerine otoriter ve monarşik bir yapı getirdi. Derin gitgeller, ciddi bedeller ve tarifi zor değişimler ardı ardına yaşanmaya devam etti.

Weimar Cumhuriyeti (1919-1933): I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da demokrasi denendi; anayasal demokrasi kuruldu ama ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlıklar yaşandı.

Gerek 2. Dünya savaşına gelinen süreç, gerek savaşın yaşandığı ve gerekse 2. Dünya savaşının bitimi olan 1945’den günümüze kadar verilen destansı mücadele, Ortadoğu da proaktif bir Almanya’yı zaruri kılmaktadır.

GELELİM TARİHİ GEÇMİŞİ İTİBARIYLE BU KADAR TERCÜBELİ, BİRİKİM VE BİLİM DOLU, AYNI ZAMAN DA SON DERECE GÜÇLÜ BİR ALMANYA’NIN BU DENLİ PASİF ORTADOĞU POLİTİKASININ NEDENLERİNE!

Almanya’nın Ortadoğu politikası uzun zamandır ihtiyatlı, mesafeli ve çoğu zaman reaktif bir çizgide seyrediyor. Bu yaklaşımın bazı gerekçeleri olsa da (tarihsel sorumluluk, iç politikadaki hassasiyetler, Avrupa Birliği’yle uyum gibi), artık yeterli olmadığı ve Almanya'nın gerçek potansiyelini hem bölge hem küresel ölçekte yansıtamadığı kuşku götürmez bir gerçektir.

Almanya'nın Mesafeli Tutumunun Sorun ve sonuçları?

1: Bölgesel Etki Eksikliği: Almanya, 2. Dünya savaşında Osmanlının müttefiki olmasına ve yine ekonomik ve diplomatik kapasitesine rağmen Ortadoğu’da Fransa, İngiltere veya ABD kadar aktif değil. Bu durum kendisinin mevcut potansiyeline gölge düşürüyor olmasının yanısıra bölge ülkeleri ile kuracağı ilişkilere de güven bağlamında negatif sonuçlar doğuruyor.

2: Tepkisel Diplomasi: Almanya, yukarıda da bahsettiğimiz üzere spesifik olaylara ( reaktif ) müdahaleler veren ve bu konseptin dışına çıkmayarak rakiplerine geniş bir alan bırakan garip bir politik seyrin içinden bir türlü çıkamamaktadır.

Bütün bunlarda, geçmişinde ki Siyonizm sicilinin elini kısalttığı ve zayıflattığı histerisinden bir türlü çıkamayarak İsrail-Filistin çatışmalarında çok temkinli ve tek yönlü bir söyleme sıkıştırıyor kendisini. Ekonomisinde ve siyasetinde ki İsrail ve Siyonizm ağırlığına bir bakıma teslim olmuş olan Almanya, kendi iç kamuoyunun tam tersi politik tavrını daha bağımsız ve daha özgür Almanya için kullanabilecek cüretkâr adımlar atmasına olanak sağlamaktadır.

Göç ve Güvenlik endişesi: Suriye iç savaşında milyonlarca göçmen Almanya’ya yöneldi. Bu durum Almanya’da ve Almanlar üzerinde kısım endişelere sebebiyet verdi. Ancak geçen süreç içerisinde korkulan şeylerin olmadığını görmüş olmalarına rağmen almaları gereken aksiyonu da bir türlü alamadılar.

, Ortadoğu'daki istikrarsızlığın doğrudan sonuçlarını yaşadı ama bu bölgede barışa yönelik daha güçlü bir öncülük sergileyemedi.

Ekonomik Potansiyelin Kullanılamaması: Almanya, bölgenin barışı ve huzuru adına hiçbir girişimde bulunmayınca sahip olduğu teknoloji, enerji ve altyapı gibi potansiyelini de sahaya sürememiştir. Oysa bu alanlarda Ortadoğu’da yapabileceği işbirlikleri çok büyük. Ama bu fırsatlar, siyasi temkinlilik nedeniyle yeterince değerlendirilemiyor.

Peki gerçek Almanya Ne Yapabilir?

Proaktif siyasi aktör ve Arabuluculuk: Almanya, tarihsel tarafsızlığı ve ekonomik gücüyle İsrail-Filistin, İran-Suudi Arabistan gibi gerilimlerde daha aktif bir arabulucu olabilir. Buralarda kuracağı yakın ilişkiler ve iş ortaklıkları, Ortadoğu’nun daha güvenli hale gelmesine büyük katkı sağlayacaktır.

AB Liderliği: Almanya, Ortadoğu politikalarında Avrupa Birliği’nin daha bütüncül ve etkili bir çizgi izlemesini sağlayabilir. Avrupa’nın sahip olduğu demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlük gibi değerlerin ihracı ve kökleşmesinde ve nihayetinden lokomotifi olduğu AB’nin de güvenliğini sağlamış olacaktır.

Yumuşak Güç Stratejisi: Kültürel diplomasi, kalkınma yardımları ve akademik işbirlikleriyle bölge halklarıyla doğrudan bağ kurabilir ve yine bölge ükleri ve halkıyla daha sıcak ilişkiler meydana getirebilir.

Özellikle Enerji ve Yeşil Dönüşüm İşbirliği: Almanya’nın yeşil enerji stratejisi, bilgi ve birikimini burada devreye sokarak nüfuzunu artırmakla birlikte ekonomik kazanımlarını daha da büyütebilme imkanlarını da ıskalamaktadır.

TARİHSEL ARKA PLAN

Almanya’nın Ortadoğu ile İlişkileri

Almanya’nın Ortadoğu’ya yönelik politikaları tarihsel olarak, doğrudan emperyal hedeflerden ziyade jeopolitik çıkar dengelerine dayalı şekillenmiştir. Bu durum sebebiyle bölge ülkeleri ve halkının yanında anlamlı bir yer edinmesi kesinlikle zor olmayacaktır.

Osmanlı........

© İstiklal