“Elinin Altına Gelen Av” Çağında Dindarlık Testi Maide 94
SİZ EY İMAN ETTİĞİNİ İDDİA EDENLER!
ÖYLE TOPLULUK İÇERİSİNDE TAKVA VE CAKA SATAMIZIN HİÇ BİR DEĞERİ YOK! TENHADA, HİÇ KİMSELERİN OLMADIĞI VEYA KOŞULLARIN SON DERECE ELVERİŞLİ OLDUĞU BİR DURUMDA YALANA, HIRSIZLIĞA, YOLSUZLUĞA, NAMUSSUZLUĞA, ZİNAYA VE BENZERİ BİR DURUMA KARŞIN TAKINDIĞINIZ TAVIR, İMAN VE SAMİMİYET KALİTENİZİ BELİRLER! İŞTE BU ANLAMDA İMTİHANA TABİ TUTULACAĞINIZI ASLA AKLINIZDAN ÇIKARMAYIN. BÜTÜN BU YANLIŞ İŞLERE BİRİLERİNDEN KORKTUĞUNUZ İÇİN VEYA SEVGİNİZ, İLGİNİZ DOLAYISIYLA MEYLEDİYORSANIZ UNUTMAYIN Kİ ALLAH HERŞEYE GÜCÜ YETEN OLMAKLA BİRLİKTE, MÜLKÜN MUTLAK SAHİBİDİR!
MAİDE SÜRESİ 94
“Elinin hemen altına gelen ‘’AV” Çağında İmtihan!
Mâide sûresi 94. ayet, ilk bakışta çok “dönemsel ve sınırlı’’ bir meseleyi ele almış ve spesifik bir konuyu irdeliyor gibi görünür: İhramdayken av yasağı ve avın insanın elinin altına kadar geldiği bir konu ve imtihan.
Ayetin tam burasında muhteşem bir vurguya, izahata ve Allah’ın her şeyi kuşatan ilmine özellikle dikkat çekmek istiyorum.
İhram ve İhramlılık hali!
Yani yüksek bir konsantrasyon, imtina ve takva hali. Kâbe de böyle bir eğitime tabi tutulmanın anlamı, bütün hayatı bu ciddiyet, samimiyet ve kararlılık üzerine bina etmektir ki; bu amaç, niyet ve prensip üzerine dünyanın dört bir tarafındaki insanları burada toplar, böyle bir eğitim ve terbiyeye tabi tutar.
Bu anlamlı ve âlemşümul mesaj ışığında ayetin kalbindeki ilke ve ölmeyecek mesaj zamandan, konu ve mekândan bağımsızlık ilkesidir!
Bu anlamda İnsan, imkânlar ve fırsat oluştuğunda ve kimse görmüyorken kim ve ne olduğunu açık eder. Yani imanın kalitesi, kalabalıkta kurulan cümlelerle değil; tenhada, tüm korkulardan emin ve dolayısıyla imkânların elverişli olduğunda seçilen ve gösterilen tavırla ölçülür.
Ayetin muhteşemliğine bakar mısınız!?
“Elleriniz ve mızraklarınızın erişeceği, elinizin hemen altında, bir uzanımlık mesafede olduğu ve buna da ‘’ AV ” yani vurgun, yağma, talan, kolay kazanım anlamlarını içermesi ne kadar muhteşem, güncel ve kadar aktüel bir tanımlama değil mi?
Tam da insanın “kim görecek?” diye içinden geçirdiği an, değil mi?
Bu imtihanın amacı da nettir: Görmediği halde Allah’tan sakınanla sakınmayan, görenin ve bilenin tek ve mutlak otorite sahibinin Allah olduğu bilincini, eğitim ve terbiyesini almış ve teslim olan ile olmayanın belirlendiği bir imtihan…
Bugün “AV” değişti ve son derece zenginleşmekle birlikte AV’a erişilebilirlik yolları, imkân ve olanakları arttı. Eskiden AV, çadırın yakınlarında belirirdi; bugün “fırsat” cebimizde taşıdığımız ekranın içinde beliriyor. Ve sınav, imtihan ve pusu çoğu zaman aynı yerde kuruluyor: gözlerden ırak, denetim zayıfken, hesap sorulmayacağını sandığımız bir bollukta ve boşlukta…
Dindarların ve Dindarlığın vitrini büyüdü, tenhanın sınırları ve sınavı derinleşti, çeşitlendi ve çetrefilleşti!
Günümüzde “dindarlık” daha görünür bir hal aldı. Marka ve imaj dini, pazarı ve alıcısı bol bir seyir izliyor. Paylaşım, story, tweet, video, yorum…
Bir yandan, tebliğ ve iyiliği yayma niyetiyle güzel şeyler de oluyor, gibi masum bir tarafı barındırıyor olsa da, sinsi ve çirkin bir emel taşıdığı, sabıka sayısının son derece bol olması hasebiyle, daha bir kirli bakiye gibi duruyor.
Geldik mi ayetin uyardığı tehlikeye ‘’ Vitrin takvasına’’
Kalabalıkta “doğruluk ve takva” satmak, kapalı kapılar ardında aynı doğruya ihanet etmek!
Dilimizde “kul hakkı” varken, işte ve alışverişte esamesinden bile bahsedememek!
Toplumsal baskı varken harama yaklaşmamak; baskı kalkınca “nasıl olsa kimse bilmiyor” diyerek gevşemek ve Allah yokmuş gibi pespaye bir tavrın içerisine girmek!
Ayetin mantığı ve güzelliği, ilkesi ve öğretisi tam da burada devreye giriyor: Takva, seyircinin çok olduğu yerde değil; kimselerin olmadığı ve konforun bütün güzelliğiyle göz kırptığı yerde anlaşılır!
Bugünün “eli ve mızrağı”: Anonimlik, hız ve kolaylık!
Yani feyk bir kimlik, feyk bir isim, feyk bir rumuz ve bütün bunların arkasına saklanmış feyk karakter, feyk Müslümanlık ve elbette bir diğer taraftan, herkesin olan ama kimselerin bilmediği bu isim, karakter ve rumuzlar üzerinden sonsuz ve sorumsuz bir yağma özgürlüğü…
“ELLERİNİZİN VE MIZRAKLARINIZIN ERİŞTİĞİ” DÖNÜŞTÜĞÜ FORM VE ALANLAR!
Dijital tenha, ortamların sunduğu tenhalık, sonsuzluk, gizlenilebilir olmanın doğurduğu hinci bir güvenlik!
Telefon ekranı, modern insanın en sık “yalnız ve hovarda olduğu” olduğu ve kaldığı yerlerdir. Kimse görmüyor; yakalanma ihtimali düşük; iz bırakmadan geçip gidecek olduğunun test edilmiş güvencesi!
Ve sonra;
Gıybet ve itibar suikastı: Bir yorum, bir alay, bir iftira… “Sadece yazdım” sanılırken bir insanın onurunun, şerefinin, itibarının, baba, oğul ve eş olduğunun kan sofrasına doğranmışlığının umursamazlığı…
Harama göz kırpan, kapı aralayan içerik: “Bir kere bakıp kapatırım” diye başlayan alışkanlıklar insanı içten içe zayıflatabiliyor, durduğu yer ve iddiaları ile arasında ki mesafeye leveller atlatıp, diri diri çürütüyor!
Ayet, bir kez daha vuruyor mührünü ve ‘’Görülmediğinde de sınırı koruyor musun? Diyor.
Para ve düzenin “boşlukları”
Modern dünyada para akışı hızlandı; kontrol noktalarının çoğal/mışlığına karşın kaçış yollarının sinsilik ve sınırsızlığı…
Kayıt dışı iş, küçük vergi oyunları, fatura hileleri “herkes yapıyor” söylemiyle rutin ve meşrulaşmış işler arasında.
Rüşvetin yeni kılıfları: “Hediye”, “komisyon”, “teşekkür” gibi ambalajlarla vicdan susturularak meşrulaştırılmış, kolaylaştırılmış ve hem de önü ardına kadar açılmış oluyor.
Emanete riayet: Kamu malı, şirket malı, vakıf/dernek parası… “Nasıl olsa kimse anlamaz” denilen yerde en ağır sınav kuruluyor. Geçebilene AŞK OLSUN!
Burada da ayetin aynası aynı: Yakın fırsat, gizli alan, sınır.
Bilgi ve emek alanında savrulma
Bugün “kolaylık” sadece haram içerikte........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein