Siyonizm Hareketi, İsrail İdeolojinin Hedefleri ve Yükselen Siyonist Projeler Karşısında Müslümanların Duruşu
Tarih boyunca kurumsal Yahudilik, köklü ve farklı bir dinî ve kültürel kimlik olarak varlığını sürdürmüş; sürgünler ve dışlanmalar karşısında sağlam ve birbirlerine bağlı bir şekilde kurumsallaşarak dayanıklılık göstermiştir. Ancak Yahudiliğin inanç boyutunu aşarak, özellikle 19. yüzyılda ortaya çıkan sermaye merkezli laik ve seküler Siyonizm hareketi, siyasî bir ideoloji olarak küresel düzlemde bambaşka bir çizgiye yönelmiştir.
Yahudiliği, sadece din ekseninden çıkararak siyasî ve ulusal bir ideolojiye dönüştürmüştür. Bu ideoloji, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma hedefiyle, bölgede uzun soluklu bir kriz ve çatışmanın temelini atmıştır
Bu ideolojiyi gerçekleştirmek hedefiyle Siyonizm, ulusçuluğu tahrik ve inşa ederek ve aynı zamanda ürettikleri faklı ulusçulukları kamuflaj olarak kullanarak Yahudilerin ulusal bir devlet kurma hakkı iddiasıyla yola çıkmış, temel hedefleri arasında Yahudi kimliğine sahip ferdler için sözde "kutsal topraklarda" bağımsız ve homojen bir devlet kurmak yer almış, bu hedef, özellikle 1948’de İsrail’in kurulmasıyla somutlaşmıştır.
Bu oluşum, bazı çevrelerde meşru bir ulusal hareket olarak değerlendirilse de Filistin halkının zorla topraklarından edilmesi, Gazze’de süren abluka, askerî operasyonlar, sivillere yönelik aşırı uygulamalar, saldırılar, işgaller, açık sivilkırım ve medeniyet tasfiyesi, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından ciddî soru işaretleri ve sorunlar doğurmuş, uluslararası hukukun ve insan haklarının ihlâl edildiği, pek çok rapora konu olmuştur.
Siyonist ideolojinin tarihî projeleri ve kurumsal hedefleri arasında, Kudüs merkezli bir Yahudi devletinin kurulması, bölgesel genişleme, jeopolitik nüfuz ve küresel hegemonya elde etme arzusu bulunmaktadır.
Bu hedefler uğruna Siyonist projeler ve çeşitli ülkelerdeki yapılanmaları, geçmişten bugüne sadece askerî değil ekonomik, siyasî, stratejik, kültürel ve ideolojik planlarla modernlik ve çağdaşlık adına kendi lehlerinde desteklenmiş; medya, sinema, sanat, akademi, finans ve teknoloji alanlarında kurulan uluslararası ve yerel kurumsal ittifaklar, oluşturulmuş ve desteklenmiş güçlü kurumlar, büyük sermaye sahibi güç merkezleri ve lobileri vasıtasıyla planlı, zamanlı ve bilinçli bir şekilde ittifakla sürekli takip edilmiş, kültürel, siyasî, askerî, duygusal ve zihinsel atmosfer oluşturulmuş, güçlendirilmiş ve hedefleri uğruna kullanılmıştır.
Buna karşın, millî ve İslâmî değerler, geleneksel millî kültürler, İslâm, Türk, Arap medeniyet mirası, tarihî şahsiyetleri, saygın âlimleri ve dinî-millî değerler kurum ve kuruluşlarına karşı itibarsızlaştırıcı........
© İstiklal
